5 Eylül 2014 Cuma

MELEK-İNSAN'A DOĞRU EVRİM




“MELEK-İNSAN’A DOĞRU EVRİM”


Sevgili Arkadaşlar,

Yükseliş yolunda ilerlerken herkesin kişisel gelişimi, ilerleyişi ve yükselişi için farklı yolları olabiliyor… Özünde hepsi Tanrı’ya çıkan bu yollar kişiden kişiye değişim gösterebiliyor. İçinde sevgi ve ışık olan her şey, ne olduğu önemli değil, sizi yükselten yollardır…

Yükseliş yolculuğunda ilerlerken de yolumuza çıkan, ışık ve sevgi içeren kitaplar, rehber insanlar, seyrettiğimiz filmler, dinlediğimiz müzikler, doğanın kendisi, kısacası bizi sevgide yükselten ve geliştiren, bilincimizi genişleten her şey, bu yolculuğun harika bir parçası…





Bu yazımda size, seyrettiğim ve beni çok etkileyen, sizin de yükselişinize katkısı olacağını düşündüğüm bir filmden söz etmek istiyorum.

Bu film, bugünlerde vizyonda olan, Luc Besson’un filmi “LUCY”…

Ortaokul yıllarındayken biyoloji öğretmenim bana okumam için bir kitap vermişti.

“Lucy” isminde kalın ingilizce bir kitaptı bu. O yıllarda antropolojiyle çok ilgiliydim, beni çok heyecanlandırıyordu dünya ve insanlığın tarihi… (hala da öyle)

“Lucy”, 1974 yılında Etyopya’da bulunan, insan ırkına ait ilk iskelete verilen isim. 3.2 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen 1.1 m boyunda 29 kg ağırlığında bir kadın Lucy ve bizim bulunan ilk atamız…  J

O yıllarda okuduğum bu kitap insan ırkının evrimi üzerineydi…

Yeryüzünde yaşayan farklı farklı insan türleri, bir süre sonra tek türe iniyor ve homo sapiens sapiens de işte bizim şimdiki türümüz…

Bizler yeryüzüne ışık ve sevgiden gelen sonsuz ruhlarız… Burada yani yeryüzünde büyük bir amaç uğruna bulunuyoruz. İnsan olarak yeryüzünde beden alıp yaşayarak, hem yeryüzünü hem de yeryüzünün de içinde olduğu bu boyutu (3.boyut) ışığa ve sevgiye yükseltiyoruz. Böylece buradan evrene ışık yaymış oluyoruz.  (Bknz.Oysa Işık Hep Vardır / Epsilon Yayınevi) Bizim yeryüzünde bulunuş amacımız bu ilahi amaçtır. Bizler buradan da bu şekilde, insan olarak görev yaparak Tanrı’ya hizmet ediyoruz.








Tanrı ‘nın kendisi ışık ve sevgidir.  Bizler de onun sonsuz ışık ve sevgi parçalarıyız ve burada da yine insan olarak Tanrı’ya, yeryüzünü ışığa ve sevgiye yükselterek hizmet etmekteyiz.

Bizim asıl varlığımız sonsuz ışık ve sevgidir.

Bizler buraya seçerek ve bilerek, isteyerek, tamamen özgür irademizle geldik.

İlk önceleri yeryüzünde bizler insan ırkının gelişimini bekledik. O türler hazır olduğunda yeryüzüne inerek o bedenlerde yer aldık… Yani bizler aslında sadece et kemik değiliz. Bizler sonsuz ruhlarız ve bu bedenler de bizim seçtiğimiz insan halimizdir.

İnsan ırkı yeryüzünde uzun bir süredir evrim geçirmekte…

Bizler şimdi de yine aynı şekilde evrim geçirmekteyiz.

Şu anda yapmış olduğumuz görevimiz, yükselişimiz de aslında evrimleşmektir.

Yani bizler homosapiens olan türümüzü “melek- insan” türüne yükseltmekteyiz.

Yıllar önce okuduğum o kitap, geçen gün seyrettiğim film, yani ismini bulunan ilk iskelet olan Lucy’den alan kitap ve film işte bizim insan olarak evrimleşmemizle ilgilidir.

Bu yazıyı sizlerle paylaşma nedenim de sizlerin yükseliş yolculuğunda kendi özvarlığınızı hatırlamanıza katkıda bulunmak, sizlerin de evrimleşmenize belki bir ışık yakmaktır.

Luc Besson’un Lucy’si, genel olarak insanlık beyninin %10unu kullanırken, eğer bu oran artarsa ve hatta %100e ulaşırsa neler olabileceğini anlatan çok güzel bir film.

https://www.youtube.com/watch?v=6Vu081NOorA


Film’de Scarlett Johansson’nın, filmdeki ismiyle Lucy’nin, sentetik bir ilacın kanına karışması sonucunda beyin hücrelerinin çalışma oranı artıyor ve Lucy’de böylece çok üstün yetenekler ortaya çıkıyor.

Lucy’nin algıları ve görüşü tamamen değişiyor, maddeyi değiştirebiliyor, insanlar üzerinde hakimiyet sağllayabiliyor, her yere hatta geçmişe, tarihe ışınlanabiliyor ve daha pek çok şey yapabiliyor.

“Oysa Işık Hep Vardır” isimli kitabımda, yükselişte bir gün Tanrısal Bilinç’e ulaştığımızda bizlerin çok üstün Tanrısal yeteneklerinin de açığa çıkacağını, suyun üstünde yürümek, uçmak, maddeyi değiştirebilmek, ışınlanabilmek gibi yeteneklerimizi hatırlayacağımızı anlatmıştım.

Film işte bu yetenekleri görsel olarak anlatıyor…

Hem de çok etkileyici bir görsellikle…

Filmde anlatılan her yeteneğin bilgisi aslında DNAmızda hücresel olarak mevcut.

Bizlerin ancak yüksek enerjisi ile açığa çıkabilecek bir bilgi bu.

Bizler Atlantis’te bir zamanlar kısmen hatırlandığı gibi, gençleşebileceğiz, istediğimiz gibi bedenimizde değişiklikler yapabileceğiz. Göz, saç rengimizi, boyumuzu, fizik bedenle ilgili herşeyi sevgiyle değiştirebileceğiz.

Fizik beden zaten kendini yenileme özelliği ile yaratıldı. Bizler zaman içinde- çok eski dönemlerde- sevgi içermeyen seçimlerimizle DNAmızı bozduk ve bedenlerimiz sonsuza dek yaşayabilecek özellikte yaratılmışken onu yaşlanır hale getirdik.

Ancak ileride, evrminin, yükselişin bir parçası olarak bizler bunu tekrar değiştirebileceğiz.

Yükseliş yolunda ilerleyen, yaşamını iyiye, güzele doğru sevgiyle değiştirmek isteyen ve bunun için niyet koyup çaba sarfeden herkese “LUCY” i seyretmesini tavsiye ederim.

İleride neler yapabileceğimizin çok güzel anlatısı, örnekleri var filmde.

Filmi seyrederken, ne kadar sınırlı yaşadığımızı, kendimizi –aslında sonsuz Tanrısal güçte, ışık ve sevgi varlıkları iken- ne kadar küçük ve sınırlı tuttuğumuzu bir kez daha farkettim…

Oysa tüm bunları sevgi ile değiştirebilir, Özümüz olan asıl varlığımız olan Tanrısal varlığımıza dönebiliriz, kendimiz olabiliriz.

Tanrısal yetenekler ve filmde anlatılanlarla ilgili bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum:

O yetenekleri hatırlamamız ancak yüksek bilinç ve sevgiyle, yüksek enerji ile mümkündür.

Bunun dışında hatırlanması sadece yıkım getirirdi eğer mümkün olsaydı bile…

Yani herşey bir bütünlük içerir. Bizler sevgide yükseldiğimizde, bilincimiz Tanrısal Bilinç’e geçtiğinde bütün bunları yapabileceğiz ancak o zaman da bu yaptığımız herşey insanlığın hayrına olacaktır.

Yazımı sevgili Ausey’in bir sözüyle bitirmek istiyorum:

“Özünün farkında olmaya çalışan beden misin, yoksa bedeninin farkında olan öz mü?...”

Aslında kim olduğunuzu, sonsuz ışık ve sevgi olan Tanrısal varlıklar olduğunuzu, Öz olduğunuzu hatırlamanız dileğiyle…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder