30 Mart 2016 Çarşamba

İLİŞKİDE GÜVENMEK; HEM KENDİNE HEM KARŞINDAKİNE




İlişkide güvenmek; hem kendine hem karşındakine…




Bir kız arkadaşımın çok mutlu evliliği var. Eşiyle uyum içindeler ve uzun yıllardır sevgi ve saygı içinde evliliklerini yürütüyorlar…

Başlarına, benim de tanık olduğum tuhaf bir şey geldi ve bu olaydan onların sevgiyle geçişi bana ilişkide güven konusunu bir kere daha düşündürdü…

Kız arkadaşıma bir gün bir kadından telefon geldi… Telefondaki kişi, kız arkadaşımın eşiyle birlikte olduklarını, sevgili olduklarını, bunu arkadaşımın bilmediğini ama kendisine söylemek istediğini anlattı. Kız arkadaşımın cevabı ise “Öyle mi? O zaman devam et…” oldu… Kız arkadaşım eşine o kadar güveniyordu ki, telefon açan kadının sözlerinden hiç etkilenmedi, hatta gülerek ona bu cevabı verdi. Akşam eşi eve gelince de ona bu olayı anlattı…

Bu kız arkadaşımın eşiyle iş yerleri birbirine çok yakın… Öğlen yemeklerini birlikte yerler… İşten çıkınca hemen hemen her zaman birlikte bir şeyler yaparlar… Yani hem eş, hem sevgili hem hayat arkadaşılar… Birbirlerine karşı her zaman açık olmuşlardır, her konuyu da açıklıkla anlatabilir ve konuşabilirler birbirleriyle…

Aralarında, sevginin yanı sıra, gerçek bir güven vardır.

Telefonu açtıran ya da açan kişinin işte bilmediği buydu muhtemelen.

Biriyle aranızda gerçekten güven olduğunda, ona tüm hücrelerinizle güvenirsiniz. Ve bunu hiç kimse, hiçbir şey sarsamaz, siz izin vermedikçe…

Ancak bu güveni de elbette karşı taraf size vermelidir. Yani o size bunu gerçekten hissettirmelidir. Her kadın ya da erkek, güvenilecek birini hücreleriyle, her şeyiyle bilir.

Derinde bir yerlerde kuşku varsa, karşı taraf bir takım hareketlerle size o güveni veremiyorsa o zaman zaten baştan o kişiyi aslında seçmemek gerekir bence. Çünkü o hissettiğiniz derindeki şey, bir potansiyeldir ve bir gün karşınıza olay olarak çıkabilir.

Arkadaşımın kocası bu telefon olayını araştıracağını, nedenini ve yapan kişiyi bulacağını söyledi… Ve de buldular… Arkadaşımın eşinin mağaza zinciri var. Araştırma sonucu o zincirde çalışan ve işten çıkartılan bir kadının bu telefonu patronundan intikam almak için yaptığı ortaya çıktı…

Biz arkadaşımın eşini yıllardır tanırız. Eşine düşkünlüğünü ve sevgisini de biliriz. O ilişkide son derece güvenilir biri olmasıyla beraber bu güven duygusunu etrafa da yayar…

Bu olayda güzel olan ve beni etkileyen başka bir yön de kız arkadaşımın eşine olan güveninin yanı sıra, kendisine olan özgüveniydi de… Arkadaşım bir kadın olarak gerçekten özgüvene sahiptir.  Eşini çok sevdiği halde, hayatının merkezine koymaz. (Kendi yaşamınızın merkezinde daima kendiniz olmalısınız.) Onu çok sevdiğini biliyorum. Ama kendisine de değer veren ve kendisini her yönden seven, kendisine de saygısı olan biridir.

Bir kadının ya da erkeğin özgüveni, aslında zaten olması gereken önemi bir şey… Arkadaşım kendi değerini bildiği için eşini de kıskanmaz…

Kıskançlık sevgi değildir. Sevgide delik açan, boşluk yaratan bir duygudur. Elbette insancadır. Ama her olumsuz duygu gibi kıskançlık da kişinin kendisine zarar verir ve ilişkiyi yıpratır. O nedenle kıskançlık duyulduğu an onunla hareket etmek yerine, geçmesine, sevgide erimesine, yani yok olmasına izin vermek, geçirmek gerekir…

Sağlıklı ilişkiler, güven içinde yürüyen ilişkilerdir.


Arkadaşımın kocası, bu olayda eşine hayranlığının bir kat daha arttığını söyledi… O, telefonda eşinin o kadına verdiği cevaptan ve davranış şeklinden, kıskanmayıp o olaya paye vermemesinden çok etkilenmiş. Eşinin değeri gözünde daha da artmış…

Bir erkek ya da kadın kendisine güven duyulmasından olumlu anlamda gerçekten etkilenir… Güven duyduğunuz kişi, (tabi öncelikle onun da bunu size hissettirmesi önemli) sizin ona olan güveninize kolay kolay ihanet edemez…

Bir başka kız arkadaşımla geçenlerde sohbet ediyorduk. Ortak tanıdığımız, onun arkadaşı olan ama benim birkaç kez gördüğüm bir kızın çok güzel bir evliliğe sahip olduğunu anlattı bana. Yıllardır mutlu bir evlilik sürdürüyorlarmış… Ben kızı tanıdığım zaman henüz bekardı… Bana arkadaşım, onun evliliğinin ilginç bir başlangıcı olduğunu söyledi. Kızla eşini ortak arkadaşları tanıştırmışlar…

Dışarıdan bakıldığında tanıştırıldığı kişi öyle pek yakışıklı ya da çekici değilmiş. İyi bir insan olduğunu ve iyi bir kariyere sahip olduğunu söyledi arkadaşım. Tanıştırıldıktan bir süre sonra çıkmaya başlamışlar ve kısa sürede evlenmişler… Evlenen kız arkadaşımız da bu arada çok güzel ve çok iyi bir kariyere sahip. Onların evlilikleri dışarıdan bakınca ilk başta sanki olmazmış gibi gelmiş herkese, (kızla tanıştırmışlar ama kızın onunla çıkacağını hiç tahmin etmemişler, hele evleneceklerini hiç…)  o yüzden evlendiklerinde benim arkadaşım biraz şaşırmış… Yakın arkadaş oldukları için de kız arkadaşına eşini seçerken neyin onu bu karara ittiğini sormuş…

Arkadaşı ona, ”O gerçekten çok iyi bir insan. Bana o kadar güven verdi ki anlatamam…” demiş…  “Bir gün bile nerede olduğunu merak ettirmedi. Aradığımda her telefona çıktı ya da geri döndü…”

Uzun güzel, sağlıklı ve mutlu ilişkilerin pek çok sırrı var elbet…

Ama kuşkusuz ki, güven, hem kendine hem karşındakine, ilişkide altın anahtar…

Sağlıklı, mutlu bir ilişki kurmak ya da var olan ilişkiyi daha sağlıklı, mutlu hale getirip sürdürmek için…

O anahtarı hatırlayın… Kullanın… Güven duygunuzu açın…

Ve ilişkinizi, sevgilinizi/eşinizi her düşündüğünüzde mutluluk içinde gülümseyin…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: 


http://www.duygusalarinma.com/


http://icbakademi.com/






Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin
















































25 Mart 2016 Cuma

GEÇMİŞİ BIRAKIP YENİ GÜZELLİKLERE İLERLEMEK...



Geçmişi bırakıp yeni güzelliklere ilerlemek...


Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ediyorduk… Kız arkadaşından ayrılalı epey oldu aslında… Ama hala onu tam olarak kafasından atamadığını fark ettim…

İnsan, ne sebepten olursa olsun, birinden ayrıldığında elbette ki üzülüyor… Hele ki güzel şeyler yaşanmış, paylaşılmışsa… Güzel duygularla geçmişse ilişki… Aşkla, neşeyle, mutlulukla yaşanmışsa…

Ancak sonuçta ayrılık, ne sebep olursa olsun, ayrılıktır… Bir olay, iki kişi tarafından ya da tek, farketmez, bitmişse, bitmiş demektir… Geriye dönüp bakmak yerine, ilerlemek, ana gelmek lazım… Üzüntüyü sürdürmemek lazım…

Çalışmalarıma gelen kişilerde de zaman zaman fark ettiğim, insanların biten ilişkiye, aslında daha çok o ilişki sayesinde hissedilen güzel duygulara tutunmaya çalıştıkları… İlişki bittiği halde unutmak istememeleri. Bu aslında dram yaratmak ve kendine bu dramı yaşatmak demek… Kendini mutluluktan, neşeden, huzurdan ve  güzelliklerden uzak tutmak demek…

"Düne takılmak, bugünün ayağını sakatlar, yarının gözünü kör eder..." diye Ausey'in çok güzel bir sözü var… Yani aslında biten ilişkiyi unutmamaya çalışmak, tutunmaya çalışmak, şu anda aslında var olmayan bir şeyi sürdürmeye çalışmak demek. Bir ilizyonun içinde yaşamaya çalışmak demek. Geçmişe takılmak sadece kişinin kendisini daha çok acıtır. Mutluluktan uzak tutar…

İnsanlar kişilerden çok, o kişiyle ilgili kendi hissettiği duyguların güzelliğini bırakmak istemiyor aslında. Sanki bir daha başka hiç kimseyle o aşkı, o heyecanı, o duyguları, o yoğunluğu belki de, yaşayamaz sanıyor…

Ama gerçek elbette ki öyle değil…

Bir ilişki yürümemişse, her ne sebepten olursa olsun, yürümemiş demektir… Yani o kişi bir zamanlar size uygun olsa da, artık uygun değil demektir… Bu nedenle de uygun olmayan bir şeyi sürdürmeye çalışmak, hele ki bitmişse, sadece hayalde, kendi içinde sürdürmeye çalışmak, yalnız kişinin kendisini mutsuz eder…

Geçmişte yaşanan güzel duyguları, şu anda o kişi olmadan sürdürmeye çalışmak aslında sadece acıyı sürdürmek demek…

Eğer bir ilişkiniz bittiyse ve siz hala onu unutamıyorsanız, aslında şunu bilin ki, unutmak istemiyorsunuz demektir.

Kendi çalışmalarımdan, gelen kişilerden ve yıllardır edindiğim bilgi ve eğitimden, gözlem ve tecrübelerimden biliyorum ki birini unutmak isterseniz, kafanızda o kişiyi ve ilişkiyi gerçekten bitirirseniz, o bir anda bitebilir.

Çalışmama gelen biri, ayrıldığı kız arkadaşını unutamadığını söyleyerek başvurmuştu. Onunla tek seans çalıştık. Beni daha sonra aradığında, kapıdan çıktığı andan itibaren onu bir daha düşünmediğini anlattı. (Şimdi başkasıyla evli ve mutlu.) 

Bunun gibi pek çok örnek var, çalışmalarıma aşk acısı ile gelen ve sonrasında mutluluğu tekrar yakalayan…

Yani birini gerçekten unutmak isterseniz, yaparsınız. Ve yolunuza devam edersiniz.



Yaşam kendi başına çok güzeldir, her yerde hep söylerim. İnsan bu kadar güzel mavi bir gökyüzüne sahip, bu kadar güzel kokan rengarenk çiçeklerle, harika ağaçlar,  çocuk kahkahası ve güzel insanlar ile dolu bu güzel dünyada, kendisini mutsuz etmedikçe, onu mutsuz etmelerine izin vermedikçe kolay kolay mutsuz bir yaşam süremez…

Bu yazıyı okuyanlara önerim, eğer sizin de geçmişe dair takıldığınız, unutamadığınızı düşündüğünüz bir ilişkiniz varsa,  öncelikle kendinize olan sevginizi ve verdiğiniz değeri hatırlayın. Acı içinde yaşamaya mı, mutluluğa mı layık buluyorsunuz kendinizi?

Herkes değerlidir ve mutluluğa layıktır… Elbette ki siz de…

Şimdi bu yazıyı bile okurken burada karar verebilir ve yaşamınızda ilerleyebilirsiniz.

Geçmişte yaşanan her neyse, güzel olabilir, ama bırakın geçmişte kalsın…

Kendinizi yaşamın güzelliklerine açın…

Mavi göğün, çiçeklerin, baharın, şehrin her güzel köşesinin ya da doğanın keyfini çıkarmaya açın…

Mutluluğa açın…

Bakın ondan sonra yaşam size ne güzel yeni sürprizler hazırlıyor… Yeni ne güzellikler yaşatıyor…

Hazır mısınız?


Sevgiyle,



İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: 

http://www.duygusalarinma.com/


http://icbakademi.com/








Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin


24 Mart 2016 Perşembe

DAHA KEYİFLİ BİR İŞ YAŞAMI İÇİN...




Daha keyifli bir iş yaşamı için…




Gün 24 saat… 8 saat uyuduğumuzu varsayarsak üçte biri uykuda geçiyor… Geriye kalan ve günü yaşadığımız zaman sadece 16 saat. Eğer çalışıyorsanız bu da demektir ki bu zamanın en az yarısı işte geçiyor…

Yani hayatın aşağı yukarı yarısı işte geçiyor demek bu sonuçta…

Siz, iş yerinde nasıl hissediyorsanız, bu da aslında yaşamınızın yarısında onu yaşıyorsunuz demek oluyor… Eğer siz işinizde mutluysanız, diğer insanlarla ilişkileriniz iyiyse, keyifli ve güzel vakit geçiriyor ve o şekilde iş yaşamınızı sürdürüyorsanız, yaşamınızın önemli bir kısmında siz mutlusunuz demektir.

Eğer işinizde mutsuzsanız o zaman yine bu demektir ki siz yaşamınızın yarısını mutsuz geçiriyorsunuz… Ki bu da yaşamın aslında diğer yarısına da bir şekilde yansır ve kişi özel hayatında da bir şekilde işle ilgili taşıdığı mutsuzluğu hisseder…

Mutlu, neşeli, keyifli bir iş yaşamı… Herkes sahip olabilir mi? Evet…

Çünkü bu tamamen kişinin aslında kendi elindedir. Kişiler iş yaşamlarını kendi seçimleri ile, farkında olarak ya da olmayarak, mutlu ya da mutsuz sürdürürler…




Bir yerde mutsuzsanız, bunun pek çok sebebi olabilir.


1-    Orası sizin için doğru yer değildir

2-    Orası sizin için doğru yerdir ama içinde değişiklik yapmanız gerekmektedir.

 Siz öncelikle bunu kendiniz için tespit etmelisiniz. Hangisi sizin için geçerli?
1-Doğru yer olmadığını düşünüyorsanız, başka güzel bir yere geçebilirsiniz. Her zaman hepimiz için sonsuz olasılıklar ve seçenekler vardır… Kendi içinizde buna engel koymayın… Araştırın, hayal kurun ve kendinizi başka olasılıklara açın… Bunun sevincini tüm hücrenizde hissedeceksiniz…

2-Doğru yer olduğunu ama bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız: İş yaşamınızdaki insan ilişkilerinizi daha iyi hale getirebilirsiniz. Daha sağlıklı, güzel ilişkiler kurabilir, ya da var olan ilişkilerinizi düzeltebilir, daha güzelleştirebilirsiniz. Bunu yapabilmek için pek çok yol ve yöntem vardır… Başarınızı arttırmak için de yine aynı şekilde… Yollar, yöntemler sonsuz. Sadece siz bunların olabileceğine inanmalı ve kendiniz için doğru yöntemleri bulmalısınız… O zaman işte, hali hazırda var olan yerinizde daha mutlu, daha güzel bir iş yaşamı oluşturabilirsiniz.

Var olan işinizi daha güzel hale getirmekle ilgili birkaç öneride daha bulunmak istiyorum…

Orada mutsuzsanız neden mutsuz olduğunuza bir bakın… Buna sebep insanlar mı sizce? Yoksa kendi iş potansiyelinizi tam kullanamamak yani kendi başarınızı tam olarak ortaya koyamamak mı?

İnsan hırs yapmadan, azimle, özdisiplin ve çalışkanlıkla kendi potansiyelini genişletebilir, arttırabilir ve daha iyi bir kariyere sahip olabilir.

Dünyaya mal olmuş başarılı insanlara baktığımızda aslında hepsinin de iş yaşamında gerçekten disiplinli bir şekilde çok çalıştığını görebiliriz. Hangi alanda başarılı iseler o alanda vazgeçmeden çok çalışıp o başarıya ulaşıyorlar.

Steve Jobs örneğinde, hepimizin de kitaplardan ya da filmlerinden onun yaşamıyla ilgili öğrendiklerimiz, aslında hiç pes etmeden, inandığı şeyin peşinden gitmesi, vazgeçmemesi ve çalışmaya her şartta devam etmesidir.

Ünlü aktör Hugh Jackman’ın bir röportajını izlediğimde, onun Fountain (Kaynak) filmindeki iki dakikalık tai-chi sahnesi için 13 ay boyunce tai-chi dersi aldığını öğrenmiştim. Yani dünyaya mal olan ünlü bir aktör olmak, dünyada çok izlenen büyük film projelerine imza atmak aslında hiç de tesadüf değil. Büyük bir emek ve çalışma sonucu bunlar oluyor…




İnsan ilişkilerine gelince… Her şeyde olduğu gibi, her konunun, her sorunun bir çözümü vardır. Bu güne kadar çözemediyseniz, aslında siz bu çözümü görmediğiniz içindir. Çoğu zaman çözüm gözünüzün önünde durur ve siz onu- aslında bazen ne kadar da basittir hatta- görmezsiniz.

İnsanlarla ilişkilerinizi daha güzel hale getirmek istiyorsanız, bu konuda da çalışmalısınız… Kendini kişisel olarak geliştirmek, ilerletmek için pek çok yol, kitap, yöntem var. Bu yollar ve yöntemlerle insan kendi yaşamını çok daha güzel hale getirebilir… İlişkilerini de öyle…  Bunun için biraz çaba sarf etmek ve buna niyet koymak önemlidir elbette...

Daha güzel ve mutlu bir iş yaşamı için daha pek çok şey söylenebilir aslında…

Ama öncelikle daha mutlu iş hayatı için niyet koymak ve bu yola çıkmak lazım…

O yolu istemek… Seçmek ve o yola geçmek…

Mutsuz yoldan, mutlu, neşeli, keyifli bir yola geçmek için harekete geçin derim….

Niyet koyun, o yola çıkın… Her gün neşenizin, keyfinizin, mutluluğunuzun, ve dolayısıyla da başarınızın artacağı o yola…

Bir çocuk sevinciyle…  Neşesiyle…

Gidip iş yaşamınızı değiştirin…



Sevgiyle, 


İpek Cihan Bilgin





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: 

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/








Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin























































23 Mart 2016 Çarşamba

SEVGİMİZİ DAHA ÇOK İFADE ETSEK...



                      Sevgimizi daha çok ifade etsek...



Birbirimize daha çok sarılsak, birbirimizi sevdiğimizi daha çok söylesek, güzel olmaz mı? Sevgimizi, yaşamımızdaki insanlara daha çok ifade etsek…

Sevildiğini bilmek, hissetmek herkese çok iyi gelen, yaşam enerjisini arttıran, neşelendiren, sevindiren, yaşama karşı motive eden bir şey…

Birine onu sevdiğini söylemek, sevginin ışığını ona yakmak, uzatmak ve onun da ışığını yükseltmesini, sevgisini arttırmasını sağlamak demek…  Birini mutlu ettiğinizde, onu yükseltmiş, ışığını arttırmış olursunuz doğal olarak…

Dün annem, yanımızda çalışan yardımcımıza sarılıp ona, onu sevdiğini söyledi birden… O kadar güzel bir andı ki, tanık olduğum için ben de çok mutlu oldum…  Annem o an ışığı hepimiz için yükseltiverdi…

Sonrasında kadının balkonu yıkarken şarkı söylediğini duydum… İşine şarkı söyleyerek devam etti…

Sevildiğini bilmek, insana şarkılar söyletiyor… Coşku, neşe, mutluluk veriyor… Yaşama daha güzel sarılmasını sağlıyor…

Sevgimizi yaydığımız, daha çok söyleyip, gösterdiğimiz, ifade ettiğimiz günler dileğiyle…



Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: 

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/







Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin













İLHAM VEREN SÖZLER...




https://www.facebook.com/AUSEY-149038724524/?ref=ts&fref=ts


İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

YARINI YARATMAK ÜZERİNE...






İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

21 Mart 2016 Pazartesi

BAHAR...



Baharı ümitlerle kucaklamak lazım… Yeni bir mevsim yeni başlangıçlar demek… Sıkıntılı dönemlerden geçiyor olabiliriz. Ama cesareti, ümidi, kendi içindeki dengeyi ve huzuru korumak, ışıkta, sevgide, aydınlıkta kalmayı seçmek, böyle dönemleri geçirmeye de yardımcı olacaktır…

Baharla birlikte, güzel, huzurlu, aydınlık ve mutlu günler yaşamak dileğiyle…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/ 


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin



16 Mart 2016 Çarşamba

ÖZGÜN OLMAK...




Özgün olmak...




Yaşama doğduğu andan itibaren insan öğrenme halindedir… Her şeyi birbirimizden öğreniriz… Ve önce öğrendiklerimizi kopyalar, öğrendiklerimizle davranırız, kendimizi bulmaya, yaşamı anlamaya çalışırız…

Yaşamda ilerledikçe ise, aslında herkes kendi özgünlüğünü fark etmeye başlar…  Hepimiz evrende tek yaratılmış, bir benzeri olmayan varlıklarız… Kendimize özgüyüz. Eşsiziz…

Kişi kendi özgünlüğünü fark ettikçe, bu aynı zamanda kendi her anlamda güzelliğini, benzersizliğini de fark etmesi demektir… Öğrendiklerini kullanır ama artık kendine göre yorumlar…

Benzersizliğini, kendine has güzelliklerini yaşamının her alanına yansıttığında insan, ne yaparsa yapsın, yaptığı şey onun güzel imzasını, damgasını, izini taşır… Onun yorumuyla oluşur…

Ve yaptığı her ne ise, kişi kendini yansıttığında, benzersiz bir yorumda olur… Kendine özgü güzellikte olur…

Bu iş yaşamı için de böyledir. Ve böyle olmalıdır ki yapılan her ne ise ortaya benzersiz güzellikte bir şey çıksın…

Büyük sanatçılara, dünyaya büyük eserler ve izler bırakmış kişilere baktığımızda, onların da onlardan önce kendileri ile aynı işleri yapan kişileri örnek aldığını, gözlemleyip, öğrendiklerini, ama kendilerine has nüans ve yorumlarıyla yaptıkları işi ortaya koyduklarını, kendilerine özgü işler başardıklarını görürüz…




Klasik müzik seven ve bilgisi olan biri, büyük besteci Tchaikovsky’nin eserlerindeki kendine has yorumu, lezzeti, güzelliği bilir. Nerede bir Tchaikovsky eseri duysanız,o parçasını daha önce hiç dinlememiş olsanız bile onun olduğunu anlayabilirsiniz. Çünkü kendi yaşamını, duygularını, yorumunu eşssiz bir şekilde eserlerine yansıtmıştır.

Bir Ferzan Özpetek, ya da Woody Allen filmini her şekilde, o filmi daha önce hiç seyretmemiş olsanız ve yönetmenini bilmeseniz bile, eğer daha önce başka filmlerini seyrettiyseniz, tanıyabilir, onların olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz.  Çünkü kendilerine has özellikleri olan, onların imzalarını taşıyan ve her şekilde yorumu farklı olan filmlerdir…






İş hayatının hangi alanında, ne yapıyor olursa olsun, insan kendi yorumunu, farkını, özgünlüğünü kendi işine, projesine katabilir. Ve bunu yapınca da ortaya benzersiz ve kendine has, değişik güzel bir iş çıkar…

Kişi bunu nasıl yapabilir peki?

Öncelikle bunun böyle daha güzel olacağını, daha kalıcı olacağını hatırlamak, idrak etmek gerekir. Çünkü kopya bir iş her zaman kötü kopyadır… Hiçbir özelliği olmaz. Bunu da o işle ilgili olan herkes, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, fark eder…

Kişi kendine has, kendi yorumunu taşıyan bir iş ortaya koymak istediğinde, bunu bu şekilde yapmak istemesi, işin başlangıcı için önemlidir. Yani niyet bu şekilde olursa, devamı da bu şekilde şekillenebilir.

İşin içine girdikten sonra, benzer yapılmış işleri örnek almakta elbette ki sakınca yoktur. Ama bu kopyalamak anlamında olmamalıdır. Örnek almak, öğrenmek, gözlemlemek ve daha iyi ve güzel, özgün olanı hedef almak…

Burada kişinin kendi yaratıcılığı devreye girer. Bir iş alanında ne kadar uzmanlaşırsanız, o bilgileri o kadar güzel yorumlayabilirsiniz de… Ancak bildiklerinizi ve kalıplarınızı da bir şekilde fark etmeniz gerekir. Yani daha önce yapılmış olanları bilmek ve işi yaparken kendi lezzetiyle, tadıyla yorumlamak ve yapmak. Kopya olduğunu, başka yapılmış işlere benzerlik taşıdığını fark ettiğiniz anda,  fark edip değiştirebilirsiniz. Kendinize ait olanı içinizden çıkartabilirsiniz.

Yaratıcı fikirler her zaman herkes için vardır… Sadece bunu gerçekten istemek gerekir…

Uzmanlık alanınız ne olursa olsun, niyetiniz ortaya güzel, iyi bir iş çıkarmaksa, ve bunun için de emek vermeye hazırsanız, o zaman ortaya eminim güzel bir sonuç çıkacaktır…

İş alanında özgün bir şekilde başarılı olmak istiyorsanız ki güzel olan her zaman kendi imzanı taşıyan işler başarmaktır, o zaman buna niyet koyup kendi güzelliğinizi, kendinize has özelliklerinizi hatırlayıp fark edin… Çalışırken, hangi proje ve iş üzerinde çalışıyorsanız, o konuda kendi yaratıcılığınızı kullanmayı hatırlayın.

Kolay olan kopya yapmaktır. Ama güzel ve kalıcı olan daima özgün olandır.

Ve tüm dünyada başarılı bulunan da her zaman özgün olan olacaktır…

Kendinizin eşsiz olduğunu, kendinize has özelliklerinizi, benzersiz güzelliğinizi fark edin…

İşinize yansıtın… Her ne yapıyorsanız, yaptığınız iş “siz” olsun…


Sevgiyle, 


İpek Cihan Bilgin



Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/ 










































9 Mart 2016 Çarşamba

SEVGİNİN DEĞERİNİ BİLMEK ÜZERİNE...





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin


8 Mart 2016 Salı

İLHAM VEREN SÖZLER...



https://www.facebook.com/AUSEY-149038724524/?ref=ts&fref=ts



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN...





7 Mart 2016 Pazartesi

KADINLIK DEĞERİ ÜZERİNE...







İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin


6 Mart 2016 Pazar

HÜRRİYET PAZAR / "HER DERDİN BİR GURUSU VAR"



Hürriyet Pazar / 6 Mart 2016 Haberi
"Her derdin bir gurusu var"






İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin



BİRLİKTELİK ÜZERİNE...







2 Mart 2016 Çarşamba

GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK ÜZERİNE...





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin