29 Ocak 2016 Cuma

İLİŞKİLERLE İLGİLİ İŞARETLERİ GÖRMEK...




İlişkilerle ilgili işaretleri görmek






Bir ilişkiye başlarken kendimize zaman veriyor muyuz karşımızdaki kişiyi tanımak için? Yeterince tanıyıp mı başlatıyoruz ilişkimizi yoksa tamamen arzularımızın sesini dinleyip diğer tüm seslere ve de en önemlisi içimizden gelen Özün sesine kulaklarımızı kapatıyor muyuz?

Uygun olmayan bir deneyime paldır küldür girdiğimizde, - girersek eğer- kimin sonunda canı yanıyor? Kim acı çekip, hayalkırıklığına uğruyor, üzülüp inciniyor?

Aslında bizi bizden başka kim üzüp incitebilir, acıtabilir?

Doğru adımları attığımızda, uygun adımlarla ilerlediğimizde, doğru seçimleri yaptığımızda devamı da uygun şekilde gelişir ve bizi bekleyen acı, üzüntü yerine, mutluluktur.

Birisini beğendiğinizde, ya da birisinden böyle bir yaklaşım geldiğinde, yani ufukta bir ilişki olasılığı belirdiğinde kendinizi tamamen arzularınıza ve duygularınıza mı bırakıyorsunuz yoksa bu rüzgara kapılmadan, ilişkinin içine atılmadan önce gözlem ve tanıma zamanı veriyor musunuz kendinize?

Bir şirket sahibi olsanız ve milyon dolarlık bir yatırım için başka bir şirketle ortaklık kuracak olsanız o şirketi araştırmadan, tanıyıp incelemeden hemen sizi bağlayıcı anlaşmayı imzalar mıydınız? Eminim çoğumuz ‘hayır’ deriz bu soruya cevap olarak. Peki konu özel hayata ve yol arkadaşlığına geldiğinde bizim varlığımız daha mı az değerli sahip olduğumuz şirketten? Şirketin görebileceği hasardan daha mı az önemsiyoruz kişiliğimizin, bizim görecegimiz hasarı?

Bir ilişkiye girmeden önce o kişiyi tanımak için biraz zaman vermeliyiz kendimize…





Sevgi bizim varoluş halimiz, yani doğamız zaten sevgi. Oluşumuz, olma halimiz sevgi. Yeryüzünde varolan herşeye karşı da biz aynı olmalıyız. Duruşumuzu korumalı, sevgi halinde kalmalı, sevgimizin akmasına izin vermeliyiz.

Bir kalem, bardağın yanına da koysam, silginin yanına da, defterin yanına da, hep kalemdir. Silginin yanında silgiye, defterin yanında da deftere dönüşmez. Neyse odur.

İnsanın da özü, varoluş doğası, ruhu sevgidir. Biz bazen sevgi olduğumuzu unutup kalemken silgi gibi davranabiliyoruz. Sevgimizi kapatabiliyoruz, oysa her daim aynı duruşta durabilirsek, sevgi halinde, hayat zaten en güzel şekliyle akıp gider.

Sevmek, bir çiçeğe bakınca hissettiğimiz şeydir. Eylem değildir. Yansıması eylem şeklinde olabilir. Yani bir çiçeğe bakıp sevgi hissederim. Ama onu koklamak, ya da sulamak sevgiyle yapılan bir eylemdir. Eylem olmasa da sevgi sevgidir.

Yeryüzünde herkese karşı sevgi halinde olmak, bizim doğamıza, özümüze ait duruşumuzdur. Daha doğrusu, “olma halimizdir”. Yeryüzünde tüm insanlar karşısında ben sevgiyim, başka birine göre şekil değiştiremem, sadece belki bir katili gördüğümde gördüğüm, baktığım yer sevgisizse ben de sevgi olduğumu unutabilirim. Ama bu beni ben olmaktan değiştirmez. Özüm ruhum, ben hala sevgiyim, kendimi unutsam da.. Ki her an hatırlayabilirim. Belki sevgi dolu başka bir arkadaşım, ailem ya da bir minik kendi ya da güzel bir ağaç sayesinde… Asıl yapmam gereken, her yerde, her şeyin karşısında sevgi olduğumu bilmem, hatırlamam ve öyle kalmam.

Bir ilişki söz konusu olduğunda karşı tarafı sevmek demek aslında tüm insanlığa karşı olduğumuz durumdan farklı değildir. Ancak işin içine başka şeyler de katılır. Cinsel çekim, beğeni, arzu, tercihler… Çoğu zaman bunlar sevgiyle karıştırılır.

Birini sevmek ona karşı eylem haline geçmeyi gerektirmez. Biz tercih ettiğimiz kişilere karşı eyleme geçeriz aslında.

Yani 7 milyar insanı yemeğe davet etmem gerekmiyor, ya da boynuna sarılıp öpmem. Ama 7 milyar insanın karşısında ben sevgiyim, sevgim herkesi kapsıyor. Ve kimi tercih ediyorsam, özel hayat için yolumda kiminle birlikte olmak istiyorsam işte onlara karşı eyleme geçip ilişki kurabilirim. Bu da en doğal hakkımdır. Hakkımızdır.

Biriyle özel ilişki kurmak istiyorsak o zaman eyleme geçebiliriz, iletişim ve ilişki kurarız.

Bir iletişimi, ilişkiyi kurmadan önce, süreci, gelişimini ve sonuçlarını doğrudan etkileyecek olaylar zincirini başlatmadan önce ilk başlangıç noktasına dikkat etmeliyiz. İlk taş dominonun tüm taşlarını etkiler. Son taşa kadar. İlk çıkış noktası, hangi ilişkide olursa olsun, iş, arkadaşlık, sevgili ilişkisi, SEVGİ ve İYİ NİYET olmalıdır. Sevgi ve iyi niyet hayatta daima kazanır, mutluluk ve neşe getirir.

Bir ilişkiyi başlatmadan önce (sevgi ve iyi niyet hep olmalı) gözlem yapmalı, karşı tarafı, ilişki kuracağımız kişiyi gözlemlemeli ve tanımalıyız. Bu hem onun için hem kendimiz için güzel olur. Bir ilişki mutluysa iki kişi için de öyledir. Sorunluysa, yine her iki kişi için de öyledir. Öyleyse hem kendimiz, hem başkaları için mutlu bir ilişki başlatmak güzel olan. Ve bunun için de doğru adımları, doğru niyetle, sevgiyle atmalı.

Karşımızdaki kişiyi tanırken gözlerimize perde indirmeden, nötr bir şekilde bakar ve tanırsak, onu gerçeğiyle görebilir, doğruyu bilebiliriz. Kaygı, kuşku, endişe, güvensizlikle bakarsak zaten başta perde indirir ve olanı göremeyiz. Nasıl ki tüm insanlar aynı karakterde değilse, karşımızdaki kişi de elbet kendine has bir karakterdedir. Onu olduğu gibi görebilmek için önceki yaşadığımız deneyimlerin bizdeki olumsuz etkilerinden mutlaka sıyrılmalıyız. Herkes bu bakışı hakeder. Yani olduğu gibi görülmeyi. Başkasıyla karşılaştırılmamayı.

Nötr baktığımızda o kişiyle yanyana yürüyüp yürüyemeyeceğimizi görebiliriz. Aramızda uyum olup olamayacağı bellidir ve nötr bakarsak görebiliriz. Bazı öyle farklılıklar vardır ki, herşey çok uygun gibi görünse de o farklılıklar ilişkinin güzel gitme olasılığını yok eder.

Örneğin iki kişinin hayata yaklaşımı temelde farklıysa, diğer tüm özellikler benzeşse de uyum olasılığını yokeder. Hayatını iş ağırlıklı yönlendiren, önceliği iş hayatı olan birinin tüm diğer özellikleri, kültür seviyesi, yediği içtiği şeyler sizinkiyle benzeşse de, siz yaşama farklı dengelerle, sevgiyi, dostluğu, aileyi önde tutarak yaklaşıyorsanız, böyle bir birliktelik başlasa da uyumsuz devam edecektir ileride.

Evli biriyle bekar birinin ilişkiye başlaması ise uygun olmama hali için iyice uç bir örnek aslında ama bahsetmeden geçemeyeceğim.

Başlangıçta böyle bir durumdaki ilişkiye girmek zaten başkasına söz vermiş, bir yaşam kontratını kabul etmiş kişiyle böyle bir birlikteliği başlatmak, başka bir insana yalan söylemeyi içeren bir ilişkiyi başlatmak, nereden tutarsanız tutun, hem uygun değil evrensel olarak hem de ya sizin ya da başkalarının illa ki incinmesi, üzülmesi demek olacaktır. Ki bu baştan belli.

Kişi yaşam kontratını değiştirmiş, evliyken boşanmış, artık bekar ve sonra başka bekar biriyle ilişki yaşayabilir, bundan doğal ne var. Ama yine iş gibi bakarsak, iş ortağımız varken ona söylemeden başka partner bulmak gibi çok basit ve başka bir örnek verirsek hiçbir açıdan uygun olmadığı net anlaşılabilir.

Karşı tarafın ailesiyle ilişki şeklini, arkadaşları ve yakınlarına davranış biçimini de gözlemek önemlidir. Size iyi ve güzel davranıp başkalarına yalanlar söylediğini, dürüst davranmadığını, ya da sizin için uygun olmayan şekilde davrandığını gözlemliyorsanız bu onun yaşama yaklaşımıyla ilgilidir. Yarın o size da aynı davranabilir, bu portansiyel var demektir. Sonrasında şaşırmamak lazım.

Yediden yetmişe aslında herkes ilk başlangıçta ters giden şeyleri bilir ama bazen görmezden gelir ne yazık ki. Oysa baştan işaretleri görüp ilişkiye henüz emek koymadan, yolun başında dönmek çok daha uygun olan. Kimse incinmez, üzülmez…

Çalışmalarıma ikili ilişkilerle ilgili gelen ve ters giden, sorun yaşadıkları bir ilişki ile ilgili nerede hata yaptıklarını sorgulayan ve bu konudaki derslerini görmek, bilmek isteyen bazı arkadaşlarda gözlemlediğim, ilk başta aslında ters giden şeyleri bildikleri halde görmezden gelmeleri ve ilişkiye bunları bile bile başlamaları… Yani yanlış seçimi baştan yapmaları…

Kişi bir konuda nerede uygun olmayan bir şeyi yaptığını, o konudaki dersini farkederse, bu onun, o konuda daha sonraki zamanlarda doğru seçimleri yapmasını sağlayacaktır. Yaşamda bir konuyla ilgili bizi o konuda yanlışa, mutsuzluğa götüren yanlarımızı, ışık ve sevgi içermeyen adımlarımızı, seçimlerimizi farkettiğimizde bizler o alanlarda kendimizi geliştirebilir ve ileriye götürebiliriz. O alanları ve seçimlerimizi düzeltir, davranışlarımızı ve adımlarımızı sevgiyle atar ve kendimizi daima daha iyiye götürürüz. Böylece yaşamımızın ışığını yükseltir ve çok daha mutlu bir yaşama kavuşabiliriz.






İlişkilerle ilgili, yeni bir ilişkiye başlarken bir başka dikkat edilmesi gereken şey de iletişimdir. İletişime bakmak, bu konuda gözlem yapmak da ilişkinin devamı ile ilgili kişiye fikir verir.

Siz devamlı haberleşmeyi, her an teması, mesajlaşmayı, telefonla konuşmayı seven biri olabilirsiniz, o ise arada bir bunu yapan biriyse yine bu konuda uyum yok demektir arada. Ya da bir gün arayıp üç gün ortadan kayboluyorsa ve her seferinde farklı nedenler öne sürüyorsa iç sesinize kulak verin derim. Bakalım ne diyecek size.

Siz dengeliyseniz, ani iniş çıkışları olan dengesini henüz oturtmamış biri size uygun olmayacaktır. Uygun olmama haliyle ilgili sonsuz örnek verilebilir. Ama en önemlisi konunun temelini kavramak. Bir ilişkiye başlamadan önce, karşıdaki kişinin uygun olup olmadığını anlamak için zaman tanıyın kendinize. Herkesin bunun için zamanı değişebilir, bu zamanı da aslında içiniz, kalbiniz bilir...

Şekle takılmayın. Aynı kültür seviyesinde yetişmiş, benzer okullara gitmiş olabilirsiniz, kafanızda bir şekil koymuş olabilirsiniz ve o şekle uymus olabilir karşınızdaki kişi. Ama iyi niyet, sevgi, denge gibi öyle özellikler var ki her şeyden önemli. Bunlar eksikse temeli eksik demektir.

Siz sevgi, iyi niyetle yola çıkın, doğru seçimleri, içinizin sesiyle birlikte yapın, sizi bekleyen şey mutluluk olacaktır.

Ve bilin ki bir yerlerde sizin ona, onun size uygun olduğu biri var. Doğru zaman geldiğinde birbirinizi bulacak, el ele, yan yana, sevgiyle, neşeyle, keyifle yürüyeceksiniz.

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/


"OYSA IŞIK HEP VARDIR" KİTABINDAN...





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

İLHAM VEREN SÖZLER...




https://www.facebook.com/AUSEY-149038724524/?fref=ts


İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

DURUMLARDA SEVGİDE KALMAK...






İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

HÜRRİYET GAZETESİ RÖPORTAJI / 19 OCAK 2016


Hürriyet Gazetesi Röportajı / 19 Ocak 2016





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

18 Ocak 2016 Pazartesi

16 Ocak 2016 Cumartesi

15 Ocak 2016 Cuma

AYRILIK YAŞAYANLAR İÇİN; KENDİ GÖKYÜZÜNÜZDE GÜNEŞİ AÇTIRIN...





Ayrılık yaşayanlar için; Kendi gökyüzünüzde güneşi açtırın…



Ocak ayı için hava o kadar güzel ki… İstiyorum ki herkes mutlu olsun… Bu hava gibi… Neşeli, güneşli olsun…
Son günlerde çalışmalarıma gelen ve ayrılık yaşamış birkaç kişiden yola çıkarak ayrılık yaşayanlar için bir yazı yazmak istedim…
Çalışmaya geldiğinde ağlayan insanlar, çalışmada neşelerine kavuşup, kapıdan güneşli hava gibi çıktılar…
Onlarla çalışırken aslında tek yaptığım, onlara kendilerini hatırlatmak oldu… Pek çok şey yaptık ve konuştuk elbet… Ama asıl olan, onların aslında çok güçlü, pırıl pırıl yaşamla dolu varlıklar olduklarıydı… Yaşadıkları hayal kırıklığı, üzüntü, acı kendi sevgilerinde eridi, yok oldu…
Her ne sorun yaşıyorsanız yaşayın, bu bir ayrılık olsun, para sorunu olsun, iş sıkıntısı ya da başka bir şey olsun, bilin ki bu çözülebilir ve yaşam güzel bir şekilde seyredebilir… Siz kendi ışığınızı açtığınızda, kendi moralinizi yükselttiğinizde, kendinize geldiğinizde çözümleri de görebilir ve yolunuza daha aydınlık bir şekilde devam edebilirsiniz… Yaşam da sizin karşınıza sizin parlayan ışığınıza göre destek, çözüm, güzellikler çıkaracaktır… Yaşamdaki her şey ve herkes ışığınızı yansıtacaktır…

Ausey’in çok güzel bir sözü var bununla ilgili… “Yaşam, sen hangi ruh halindeysen o duruma uygun maskesiyle karşına çıkar...”

Ayrılıklarda da siz, bir an evvel kendi ruh halinizi düzeltir, ışığınızı yükseltirseniz, buna başlangıç olarak niyet koyarsanız, yaşam size aynı şekilde cevap verecektir… Mutluluk getirecektir…

Bir ayrılık yaşandığında, bunu kabullenmek, acı sürecinin daha çabuk geçilmesine yardımcı olur… Kendini veya karşındakini suçlamaya devam etmek yerine, olanı olduğu gibi kabul edip, ayrılığı bir durum olarak görüp, kişi yoluna devam ederse, o acı ve üzüntüden daha çabuk çıkar…
Yaşanan her neyse iki taraflıdır. Hiçbir zaman bir ilişkide tek taraf hatalı olamaz zaten… İlişki için iki taraf da birbirini seçmiştir ve yaşanan ilişki sürecinde de bir şeyler ters gittiğinde ve ayrılık geldiğinde, yine de bu iki taraftan kaynaklanır…

Kızgınlık ve suçlama kişinin huzura kavuşmasına yardımcı olmaz. İki kişinin ayrılması, aslında onların birbiri için –başta öyle olsa bile- artık uygun olmadığını gösterir. Birbirine uymayan lego parçalarını suçlayabilir miyiz uymadıkları için? İşte ilişkilerde de böyle bakarsak, kızgınlık, suçlama ve yargılama yerine, kişinin konuyla, karşı taraf ve kendisi ile ilgili nötr olması, çok daha çabuk iç huzuruna ve neşesine kavuşmasına yardımcı olur…

Bir ayrılık yaşıyorsanız önerim:

1- Ayrılık durumunu kabullenin ve yaşama sevgiyle kaldığı yerden devam etme niyetine girin…
2-  Karşı tarafı ve kendinizi bağışlayın… Nötr olduğunuzda, sevgide olduğunuzda, acı ve öfke gidecek yerine huzur, neşe, mutluluk gelecektir.

3- Mutluluk kişilere bağlı değildir. Siz birinden ayrıldığınızda, yaşam devam eder ve başka güzel insanlarla başka güzel şeyler yaşayabilirsiniz.

4- Konuyu devamlı devamlı düşünmek de sizi mutsuz edecektir… Aklınıza geldikçe farklı güzel şeyler düşünün, konuyu ve kişiyi kafanızdan sevgiyle uzaklaştırın.

5- O süreçte yapmaktan keyif aldığınız, sizi yükselttiğini düşündüğünüz şeyleri yaşamınıza alın, o tür aktiviteler gerçekleştirin. Birlikte mutlu olduğunuz insanlarla görüşün.

6- İnsanların duyguları da grip olabiliyor. Ayrılık acısını da grip gibi düşünün bir an evvel iyileşmek için, size ne iyi geliyorsa onu yapın.

7- Ayrılık acısından sizi kurtaracak tek şey sevginin kendisidir. Kendinize olan sevginizi şefkatinizi hatırlayın ve açın…

8- O süreçten bir an evvel çıkma niyetiniz, sizin daha çabuk çıkmanızı sağlar.

9- Aşkı tek bir kişiye bağlamayın… Nasıl ki gittiğiniz tatil yerleri farklı ama çok güzel yerler olabiliyorsa ve her farklı tatilde farklı mutluluklar yaşanıyorsa, kişilerle ilgili de bu böyledir. Farklı güzel insanlarla farklı mutluluklar yaşayabilirsiniz.

10- Yaşam ilerleme ve gelişimdir… Siz bu acı sürecinden çıktıktan sonra kendi kendinize ilişkide nerelerde hata yapmış olabileceğinizi de düşünüp bununla ilgili kendinize dersler çıkarabilirsiniz ki, ileride yeni kurulabilecek ilişkide aynı durumları kendinize yaşatmayın. Kişiler kendilerini geliştirdiğinde, sevgide yükselttiğinde, yeni yaşayacağı ilişkiyi de, kendisi eski kendisi olmadığı, ilerleyip geliştiği, parladığı için, ve daha doğru seçimler yaptığı için, daha mutlu olarak yaşayacaktır.

11-Yaşamın kendisi çok güzeldir… Neşedir, keyiftir, güzelliktir, mutluluktur, sevgidir… Siz yaşamın kendi güzelliğine kendinizi layık görün… Öyle gördüğünüzde, acıya da fazla takılmayacaksınız… Çabucak çıkmak isteyeceksiniz ve çıkacaksınız da…

Kadınlar için de ayrıca birkaç dip not eklemek istiyorum:
Bir ayrılık yaşandığında, bir erkeğin genel olarak kendi erkekliği ile ilgili kendisini sorguladığını pek görmedim ben, çalışmalarıma gelen kişilerle ve yaşamda diğer insanlarla  ilgili gözlemlerim de bu hep bu şekilde… Oysa kadınlar kendi kadınlıklarını sorguluyorlar… (İstisnalar olsa da geneli böyle…) Bir ayrılıktan sonra,  kadınlık olarak sanki yetersizlermiş de karşı tarafla ilişki ondan yürümemiş ve ayrılık gelmiş gibi kendileri ile ilgili eksiklik, değersizlik ya da yetersizlik duygularına düşebiliyor kadınlar…

Bu da aslında tarihten beri, ataerkil toplumlarda kadının bastırılmış olmasından kaynaklanıyor. Erkek ön plana çıkartılmış, ve erkekliği her zaman yüceltilmiş, kadın ise ayıplarla tabularla büyütülmüş ve kadınlığı hep saklanmış… İşte bu o kadar fazla genlere işlemiş, o kadar bilinç altlarına yerleştirilmiş ki, kadın ve erkek ayrılık yaşadığında erkek kendi erkekliğini sorgulamazken, kadın kendi dişiliğini, kadınlığını sorguluyor…
Gelişen, aydınlanan bir kadın, bunu değiştirebilir. Bilincini yükseltir, ayrılığın her iki taraf için de olduğunu, aslında iki kişinin karşılıklı çeşitli nedenlerle birbirine uymaması için olduğunu bilir ve yoluna sevgiyle devam eder. Eğer sorgulanacak bir şeyler varsa bu cinsellikle, kadın olmak, erkek olmakla ilgili değil, ilişkilerle ilgili, yaşanan iletişimle ilgili, genel durumlarla ilgili olmalıdır…

Önerim, kişilerin, daha önce de dediğim gibi, ayrılık sürecinden iyileştikten sonra, kendisini yaşamda ilerleme ve gelişme niyetiyle gözlemleyip, nerelerde değişmesi ve sevgisini açması gerektiğini tespit edip buna niyet koyarak gerçekleştirmesidir…


Dedim ya hava o kadar güzel ki, herkes mutlu olsun, güneşli hava gibi olsun istiyorum.

Çalışmalarıma gelen arkadaşlar kendi gökyüzündeki yağmuru bitirip güneşi açtırdılar… Ayrılığın içinden, acıdan çıkıp neşeye, kendilerine kavuştular...

Bu yazıyı okuyanlar arasında ayrılık yaşayanlarınız varsa, dilerim siz de kendi ışığınızı açın, güneşinize kavuşun…
Ve bunu bir an evvel yapın… Yaşamda bir günü bile kaçırmadan…

Yaşam da, hava da, mutsuz kalmak için fazla güzel… Çok güzel…

Mutlu, aydınlık, ışıl ışıl günler dileğiyle…
Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/





































İLİŞKİLER ÜZERİNE...


İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/


İLHAM VEREN SÖZLER...


https://www.facebook.com/AUSEY-149038724524/?fref=ts



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin



7 Ocak 2016 Perşembe

"OYSA IŞIK HEP VARDIR" KİTABINDAN...


Oysa Işık Hep Vardır'dan...





YENİ YIL VE YEPYENİ ÜMİTLER...




                          Yeni yıl ve yepyeni ümitler…








Yaşamda hepimizin gerçekleşmesini istediği, yüreğine sakladığı dilekleri, niyetleri vardır… Bunlar bazen küçük, bazen büyük şeyler olabilir. Kimi zaman maddi, kimi zaman manevi isteklere sahip olabiliriz…

Bu dileklerimizi, isteklerimizi yaşama geçirmek aslında bizim elimizdedir. Bizler belki bunun için gereken adımları atmakla ilgili yeterli çabayı sarf etmediğimiz, gerekli yollarda yürümediğimiz için, ya da aslında çok da yürekten istemediğimiz, hatta belki de gerçek olacağına hiç inanamadığımız için bunları gerçekleştiremiyor olabiliriz.

Yaşamında büyük başarılar elde etmiş insanlara baktığımızda onlarda kesin olarak ortak olan en önemli şey, onların başaracaklarına yürekten inanmış ve bunun için çalışmaktan hiç vazgeçmemiş olmalarıdır.

Edison ampulü bulmak için binlerce deney yapmıştır… Bu deneyleri, elektriği bulacağına inanmasa acaba sürdürür müydü? Gerçekten sonuç alacağına inanmasa o kadar çaba sarf eder miydi?


Apple’ın kurusucu Steve Jobs da, Edison gibi inanç ve çaba ile başarmakla ilgili çok güzel bir örnektir… Teknoloji alanında dünyaya kazandırdıklarını, işine ve sonuç alacağına inancı olmasa ve bunun için çalışmasa gerçekleştirebilir miydi?


Onunla ilgili yazılmış kitapları okuduğumuzda, Steve Jobs’ın işi için gerçekten vazgeçmeden çaba sarf ettiğini görebiliriz…


Yaşamda gerçekleşmesini istediğimiz arzularımız, dileklerimiz için onların gerçekleşeceğine dair inancın olması gerektiği ve bunun için de yılmadan vazgeçmeden çalışmakla ilgili dünyada Edison ve Steve Jobs gibi pek çok örnek var…

Altın Küre ödüllü film yıldızı Hugh Jackman bir televizyon röportajında Fountain (Kaynak) filmindeki 2 dakikalık Tai-chi sahnesinin çekimi için 14 ay Tai-chi dersi aldığını anlatmıştı… Hugh Jackman üniversite okurken tiyatro dersini o kadar seviyor ki, okuldaki tüm zamanını en çok o ders için harcıyor. Ve sonrasında da tiyatro eğitimi almaya karar veriyor… Oyunculuğu çok seviyor ve bunun için çok çalışıyor… Altın Küre gibi dünyada pek çok ödül almış ve dünyaya mal olmuş bir film yıldızı olmak, aslında tamamen işini sevmek ve onun için de çok çalışmaktan geçiyor Hugh Jackman örneğinde…




Yeni yıl, herkes için yeni umutlar demek… Yeni başlangıçlar, yenilikler, yepyeni güzellikler… İnsanlar yeni bir yıla başlarken, kendi yaşamlarını gözden geçirmeli aslında… Yaşamda neleri istediklerini, neleri hayatlarına katmayı arzu ettiklerini… Ve aslında o isteklerine kavuşmak için ne gibi yollar izlemek gerektiğini düşünmeli ve bunun için yolları araştırmalı, plan yapmalı…


Öncelikle isteğine odaklanmak çok önemli… Sonrasında bu isteğin gerçekten mümkün olacağına dair mutlak inanç… Ve bunun için de çalışmak, eylem ve adımları planlamak… Gerekenleri yapmak…

Bir kişi yaşamında neyi isterse başarabilir… Yeter ki istesin ve mümkün olacağına inansın… Sonrasında da vazgeçmeden onun için gerekenleri yerine getirsin… Azimle, istikrarlı bir şekilde, istekle, inançla, sevgiyle…


Yeni yıla başlarken, yepyeni hayaller kurabiliriz. Arzularımızı bir kağıda döküp, listeleyebilir ve sonrasında da o liste ile ilgili gerekenleri yerine getirebiliriz. Zaman bizim… Ümitler bizim… Gelecek bizim… Buna hiçbir şey engel değildir… Biz engel tanımazsak, sevgiyle, ümitle, azimle, inançla çalışırsak, yaşamda her şeyi gerçekleştirebiliriz.  Ve sevgiyle dilediğimiz her şeye sahip olabiliriz.


Ausey’in sözünde olduğu gibi: “Dünyada bir insanın sahip olabileceği en büyük şeye herhangi bir insan da sahip olabilir…”


Yeni yıl da işte herkesin kalbindeki arzularını, isteklerini gerçekleştirmesi için güzel bir başlangıç demektir… Herkes için yepyeni bir dönüm noktası, temiz yeni güzel bir sayfa, sonsuz olasılıklara, potansiyellere sahip bir gelecek demektir…


Yeni yıla bunun bilincinde, ümitlerle, yeniyi yaratma, başarma isteğiyle, inancıyla, azmiyle başlayabiliriz. Yeniye, güzel bir geleceğe mutlulukla, neşeyle, sevgiyle adım atabiliriz…

Ve de öyle yapalım… Yeni bir yıla, en güzel ümitlerle başlayalım…


İpek Cihan Bilgin


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/







                                                                                  




























İLHAM VEREN SÖZLER...




                               https://www.facebook.com/pages/AUSEY/149038724524?fref=ts



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/





"MUCİZE" KİTABINDAN...


"Mucize" kitabından...




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

BASINDA D&R KANYON İMZA GÜNÜ




Sabah Gazetesi Haberi / Aralık 2015








Takvim Gazetesi Haberi / Aralık 2015







                                        Habertürk Gazetesi Haberi / Aralık 2015




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/


D&R KANYON'DA "MUCİZE"NİN İMZA GÜNÜ


5 Aralık 2015'te D&R Kanyon'da "Mucize" nin imza günü vardı... İmza gününe gelen sevgili dostlarla o gün Kanyon'da buluştuk...






İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/

POZİTİF DERGİSİ / ARALIK 2015 SAYISI RÖPORTAJI : "HAYATIN IŞIKLARINI AÇIN"


Pozitif Dergisi Aralık 2015 sayısında "HAYATIN IŞIKLARINI AÇIN" başlıklı röportaj yayınlandı...



İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: www.duygusalarinma.com