27 Nisan 2016 Çarşamba

BAŞKALARININ OLUMSUZ ENERJİSİ VEYA OLUMSUZ DUYGULARI BİZE ZARAR VEREBİLİR Mİ?



Başkalarının olumsuz enerjisi veya olumsuz duyguları bize zarar verebilir mi?



Bana çok sorulan bir soru olduğu için bir yazıyla da cevap vermek istedim…

Bir kişinin ürettiği olumsuz duygular / olumsuz enerji, yalnız o kişiyle ilgilidir, diğer bir kişiye zarar veremez. Ancak, bir başka kişinin olumsuz duyguları nedeniyle kişi kendi enerjisini düşürüp, korku ya da üzüntü gibi olumsuz duygulara kapılarak kendi yaşamını bozabilir.

Yaşamı kendi düşüncelerimiz ve duygularımızla, kendi enerjimizle biz oluşturuyoruz. Bizim kendi enerjimiz yüksek, ışığımız parlak olduğunda, sevgiyle yaşamımızı da güzel bir şekilde oluşturup, yaşamımıza güzellikleri, iyiliği, sevgiyi çekiyoruz.

Diyelim bir arkadaşınız sürekli yaşamdan şikayet halinde, ne zaman bir araya gelseniz hep olumsuz konuşuyor. Sürekli mutsuzluk üretiyor, ya da başkalarını kötülüyor. Siz o kişi ile bir arada durduğunuzda, devamlı orada onu dinlediğinizde, eğer sıkılırsanız, onun düşüncelerine bir şekilde katılırsanız, yani siz kendiniz de olumsuzluk üretmeye başlarsanız, bu sizin kendi enerjinizi, ışığınızı düşürmeniz demektir aslında. Yani o size bir şey yapmış olmaz, siz kendi kendinize enerjinizi düşürmüş olursunuz.

“Benim enerjimi aldı.” gibi sözleri çok duyuyoruz. Aslında kimse kimsenin enerjisini teknik olarak alamaz. Sadece sıkılıp, üzülüp ya da kızarak, kişi kendi enerjisini düşürür ve o kişi nedeniyle de bunu yaptığı için, o kendisine bir şey yaptı zannedebilir.

Kimse sizin enerjinizi alamaz, siz kendi enerjinizi olumsuzluk üreterek düşürürsünüz.

Yaşam seçimlerden oluşuyor.

Siz mutlu bir yaşamı seçiyorsanız o zaman düşünceleriniz ve duygularınız da, bu seçim için, sevgi içermelidir.  Düşünce ve duygularınızda da her an seçim yapabilirsiniz ve sevgiyi seçtiğinizde yaşam enerjiniz yüksek ve güzel olacaktır, ışığınız parlayacaktır… Dolayısıyla yaşamınız da parlak ve güzel olacaktır…

Yaşamda sevgiyi ve mutluluğu seçiminize paralel olarak, görüştüğünüz insanları da gözden geçirebilir ve yaşamınıza aldığınız insanları da seçebilirsiniz.

Siz yaşamda görüştüğünüz insanları da kendiniz seçersiniz. Yaşamdan keyif almayan, sürekli mutsuz kalmayı seçen, olumsuzluk üreten biriyle görüşmek ya da görüşmemek de bir seçim durumudur.

Bulunduğunuz herhangi bir ortamda,  o tür insanlar bir şekilde varsa, o zaman yanınızda olumsuz bir şeyler konuşulduğunda, ortak olmamayı seçebilirsiniz. Konuyu değiştirebilir, olumluya, sevgiye çekebilirsiniz. Ya da ortamı değiştirebilirsiniz, orada olmak ya da olmamak da seçimle ilgilidir.

Diyelim bir arkadaşınız genel olarak olumlu, mutlu, neşeli bir insan, ama arada bir onun da herkes gibi sıkıntısı oluyor. O zaman onun yanında olmak, ona destek olmak, ışık ve sevgiyle onun o sıkıntısından çıkmasına yardım etmek elbette çok güzel. Ama bunu da yine ışığınızı düşürmeden yapmalısınız.

Bu tür durumlar dışında, sürekli olumsuzluk üreten, yaşamdan şikayet eden, aslında o sıkıntılardan çıkmayı da pek istemeyen, ya da başkaları ile ilgili olumsuz konuşmayı seven, dedikodu yapan birileri ile ilgili ise, siz onlarla görüşmek, aynı ortamda bulunmak, o olumsuzluğa ortak olmak zorunda değilsiniz.

Bir de şunu unutmayın: Hangi konu olursa olsun, bir korku hissediyorsanız, korku ışık değildir, tedbir değildir, sizi korumaz, tam tersine yaşam neşenizi, keyfinizi kaçırır, huzurunuzu bozar, sağlıklı düşünmenizi engelleyebilir. Korku hissettiğinizde, bunu fark edip bırakabilirsiniz. Geçmesine izin verebilir, sevgiyle üstüne yükselebilirsiniz.

Güven içinde bir yaşam, neşe, keyif, huzur, dinginlik, güzellikler içinde geçen bir yaşam demektir. Güven içinde hisseden kişi, cesaretle, en güzel adımları atar, ve yaşamı en güzel şekliyle sevgiyle kurgulayıp yaşayabilir…


Sevgiyle,


İpek Cihan Bilgin




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:



Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin







İLHAM VEREN SÖZLER...







İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İLHAM VEREN SÖZLER...






İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

"MUCİZE" KİTABINDAN...





İpek Cihan Bilgin'in web sites:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/



Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

23 Nisan 2016 Cumartesi

19 Nisan 2016 Salı

AŞKTA GÜVEN VE MUTLULUK MU? GÖZYAŞI MI?




Aşkta güven ve mutluluk mu? Gözyaşı mı?







Güvenli ilişki sıkıcı ilişki midir?

Kadın-erkek ilişkilerini gözlemlediğimde, zaman zaman kadınların kendilerine acı çektirecek, üzüntü ve sıkıntı verecek ve hatta sonunda ilişkiyi bitiren taraf olacak erkekleri seçip, onlarla birlikte olduğunu görüyorum. Çalışmalarıma gelen kişilerde de, ilişkilerle ilgili çalışmak için gelenlerde, çoğunlukla tanık olduğum, bu tür erkekleri seçtikleri için ilişkide mutluluğu yakalayamadıkları…

Kadın zihin yapısı genelde erkeğinkine göre daha detaycıdır. Kadın daha çok düşünür, kurgular… Bu her konuda genel olarak böyledir. Ve kadınlar, kadın-erkek ilişkilerinde de erkeğe oranla yine daha detaycı, daha çok irdeleyen, kurgulayan taraftır. Erkekler daha sade, daha basit düşünür…

Örneğin sevgilisini arayan kadın, sevgilisi telefona cevap vermediğinde ve bir süre geçtiği halde hala dönmediğinde, elli bin türlü şey düşünüp, kafasında kurabilir… Oysa erkek, benzer durumda bunun üstünde fazla düşünmez, kurmaz, zaman geçip sevgilisi aramazsa tekrar arar. Durum onun için basittir. Aradı, ulaşamadı, sevgilisi nasıl olsa geri döner, dönmezse de arar…

Bu örneğe benzer çok örnek verilebilir kadın ve erkek düşünüş tarzının farklılığına yönelik…

Seyrettiğim filmlerden birinde, yeni çıkmaya başlayan kız ve erkek ilk buluşmanın ertesi günü arkadaşlarına bu buluşmayı heyecanla anlatırlar. İkisi de birbirlerinden çok hoşlanmaktadırlar ve birbirlerine çok önem verirler. Kız, kendi kız arkadaşları ile buluştuğunda, arkadaşları "Nasıl geçti?" diye sorar ve kız uzun uzun anlatmaya başlar, sevgilisinin ne giydiğini, hangi restorana gittiklerini, ne yediklerini, tüm detayları tek tek anlatır... Kızlar da onu soru yağmuruna tutarlar... "Öbür tarafta ise, erkek de aynı şekilde kendi arkadaşlarına ilk buluşmayı anlatır... Arkadaşları "Nasıl geçti?" diye sorarlar, o da mutlu bir ifade ile  "Çok güzeldi." diye cevap verir. Bu cevaptan sonra arkadaşları spor konusuna geçerler ve tuttukları takımın bir sonraki maçı hakkında konuşmaya başlarlar...

Kadınlar yaşamı da erkeklere göre daha detaycı yaşarlar genelde… Dolayısıyla kadınların yaşamdan ve erkeklerden beklentileri de bu detaycı düşünüş tarzıyla doğru orantılı olabilir.

Detaycı düşünmeyi kötü gibi algılamamak gerekir. Kadınların detaycı yapısı onların bazı konularda daha yaratıcı olmalarına da yardım eder aslında. Sanatta ya da tasarımla ilgili alanlarda, organizasyonla ilgili işlerde, kadınların detaycılığı onlara başarıyı da getirir.

Ancak ikili ilişkilerde bu zihin yapısını belki de dengelemek gerekmektedir…

Çok fazla irdelemek, çok fazla düşünüp kurgulamak, kişiyi ve partnerini mutsuz ediyorsa, burada ters giden bir şey var demektir. Kişi bu detaycı yapısını isterse sadeleştirebilir… Daha rahat ve özgür, sade düşünce yapısına geçebilir…

Bunu yapmak için kişinin öncelikle kendi düşünüş yapısını fark etmesi ve bunu değiştirmek istemesi önemlidir. Herkes kendini sevgiyle değiştirip geliştirebilir, daha aydınlık, mutlu bir hale getirebilir.

Yani ilişkide çok fazla kurgulayan, düşünen, detaylarda kaybolan bir yapınız varsa, ve bu size mutluluk getirmiyorsa bunu değiştirebilirsiniz. Daha sade, huzurlu, dingin bir zihin yapısına rahatlıkla, sevgiyle geçebilirsiniz.

Her dönüşümün anahtarı sevgidir.

Ayrıca her ilişkide mutluluğu getiren anahtar da yine sevgidir. İkili ilişkilerde, iki taraf arasında saf sevgi akışı olduğunda, o iki kişi ilişkide uyum, mutluluk, neşe, keyif ve güven içinde akıp giderler…



Çok fazla düşünen kadın yapısının ilişkilerle ilgili şöyle bir etkisi de vardır: Detaycı, karmaşık zihin yapısına sahip, çok düşünen bir kadının zihni, düz bir seviyede giden bir ilişkiden sıkılır. Kadın- erkek ilişkilerinde de bu nedenle kadının bilinçaltı onu, yaşamında kargaşa getirecek, inişler ve çıkışlarda onu oyalayacak erkek tipini seçmeye iter…

Issız adam filmini seyrettiyseniz oradaki ana erkek karakterini bilirsiniz.  O tipte erkekleri seçen kadınların aslında bilinçaltlarındaki erkek modeli, ona inişler çıkışlar yaşatacak, terk edip gidip gelecek, hatta birliktelikte hiçbir zaman tam olarak ona bağlanmayacak, acı ve mutluluğu ilişkide birlikte yaşatacak erkek tipidir.

Yaşamda hep bu tip erkeklerle çıkan, bununla ilgili kısır döngü yaşayan, ilişkileri hep mutsuz biten kadınlar eminim çok vardır…

Eğer bu tip bir erkekle çıktıysanız, bu tür ilişkiniz olduysa, siz de bilirsiniz bu durumu… Ya da en azından çevrenizdeki diğer kadınlarda tanık olmuşsunuzdur.

Şimdi soru şu… Bu tür bir ilişkiyi istiyor musunuz?

Acı, mutsuzluk, gözyaşı içeren…

Yoksa artık neşe, keyif, huzur, güzellikler, gerçek aşk içeren bir ilişki mi istiyorsunuz?

Cevabınız evetse… Size şunu söyleyebilirim: Baştan, en başında seçiminizi yaparken “ıssız adamı” seçmeyin…

O tür bir erkek hemen kendini belli eder… Onu hissedersiniz. Onu pas geçin…

İstediğiniz macera ise: Yaşamın kendisi zaten maceradır…

Kendiniz için iyi, sevgi dolu, size mutluluk getirecek ama aynı zamanda da yaşamdaki macerayı birlikte eğlenceli bir şekilde yaşayacak birini seçebilirsiniz…



Her düzgün erkek sıkıcı demek değildir. İyilik sıkıcılık değildir. Güven sıkıcı değildir. Huzur sıkıcı değildir… İyilik, güven ve huzur mutluluk getirir… Ve güvenilir, iyi, harika bir erkekle, değişimler, güzellikler, maceralar içeren bir yaşama da birlikte koşabilirsiniz…

Bir erkeğin iyi ve sıkıcı olduğunu düşünüyorsanız, sadece o sizin için uygun olan kişi değildir. Başka iyi ama sıkıcı olmayan, renkli biri bir yerlerde vardır… Bu iki kavramı karıştırmamak gerekir…

Bir kadın olarak, aşkla birlikte heyecan, renk, neşe, mutluluk yaşamak istiyorsanız, sizin karmaşık doğanıza paralel beklentiniz varsa erkeklerden, bunun için dengesiz, size hem çıkış hem iniş yaşatacak “ıssız adam” a ihtiyacınız yok… Bunun için iyi, güvenilir, sevgi dolu ama renkli, zeki ve size uygun bir erkeğe ihtiyacınız var…

Zeki ama sevgi dolu, iyi bir erkek, kadının doğasını anlar ve onun yanında, el ele, ona mutluluk yaşatarak yürür… Hayatı dolu dolu, rengarenk, keyifle, güzelliklerle, harika bir macera olarak yaşayarak… Yaşayarak ve yaşatarak…

Peki siz hangisini istiyorsunuz? Issız adamı mı?

Yoksa yeryüzünde birlikte cenneti yaşayacağınız erkeği mi?

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin




















8 Nisan 2016 Cuma

5 Nisan 2016 Salı

BAĞIŞLAMAK; İYİLEŞMENİN ÖNEMLİ ADIMI...




Bağışlamak; iyileşmenin önemli adımı…




Hastalıklar ya da depresyon, panik atak gibi psikolojik durumlarda kişilerin kendilerine ya da o hastalığa / duruma kızmaları çok sık görülebilen bir şey. Çalışmalarıma gelen kişilerde de bu duruma çok sık rastlanabiliyor. Oysa bu zaten karmaşık olan bir durumu daha karmaşık hale getirmek demektir.

Hastalık veya sorun – ne olursa olsun- orada ışığın, sevginin az olması durumudur. Yani o konu aslında sevgiye, aydınlığa ve şifalanmaya ihtiyaç duyuyor demektir. Kişinin konuyla ilgili yanının sevgiye ve şifalanmaya ihtiyacı var demektir. Bir duruma ve soruna siz ışık yaydığınızda o sorun çözülür ve yok olur, ortadan kalkar.

Kızgınlık ise sevgiden uzak bir durumdur. Kızgınlık varsa orada sevgi yok demektir.

İşte o nedenle, zaten sevgiye ve şifalanmaya ihtiyaç olan bir durumda, hastalıkta, sorunda, o durumla ilgili kişinin kendisine veya o duruma kızması, suçlaması, olayı daha da sevgiden uzak hale getirecektir.

Kişi kızgınlık yerine, o konuyla ilgili kişileri, kendini veya konunun kendisini bağışlayarak, o durumu ışığa açmış olacaktır…

Sonrasında ise konuyla ilgili kişinin bilinçaltındaki her olumsuz duygunun temizlenmesi gerekir. (Üzüntü, korku, acı, endişe, iyileşmeye dair inanç eksikliği gibi)

“Oysa Işık Hep Vardır” kitabımın “Şifa” bölümünde aslında iyileşmekle ilgili pek çok şey anlattım, okuyanlar bilirler…

Şimdi bugün burada da kısaca şunu söylemek istiyorum ki, eğer herhangi bir hastalık ya da depresyon, panik atak gibi durum yaşıyorsanız, o durumla ilgili kendinizi, herkesi, her şeyi ve o durumu bağışlamalısınız. Bırakın o konu ışık alsın… Oraya sevgi yayılsın…

Siz iyileşme niyetinizle ve iyileşeceğinize olan inancınızla her durumun üstüne sevgiyle yükselebilirsiniz. Şifalanabilir, iyileşebilirsiniz. Evrendeki tüm taşlar sizin şifalanma niyetinizle harekete geçer ve size yardım gelir. Bu harika doktorları bulmak, tıpta bir mucize gerçekleşmesi, ya da kendi kendinize iyileşmeniz bile olabilir… 

Bir arkadaşım onun teyzesinin kızına bundan yıllar evvel kanser teşhisi konulduğunu anlattı. Teyzesinin kızının 6 aylık ömrü kalmış, kanser her yerine yayılmış. Doktorlar yapılacak bir şey olmadığını söylemişler ve onu eve göndermişler. Teyzesinin kızı da köyüne geri dönmüş… Ve teyzesinin kızı bu konunun üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hayattaymış… Hatta kanser olduğunu bile unutmuş… Bir gün biri bahsederken, “Aa ben de geçirmiştim.” demiş…

Herhangi bir hastalık veya olumsuz durum yaşıyorsanız: Gerçekten yürekten iyileşme niyetiniz ve bununla ilgili inancınız sizi iyileşmeye götürecektir… Siz herkesi, her şeyi, kendinizi bağışlayın… Tamamen ışıl ışıl bir sağlığa odaklanın…

Bir gün kendinizi o harika, mutlu noktada bulursunuz…

Çünkü imkansız yoktur… Tanrı’yla her şey mümkündür…


Sevgiyle,


İpek Cihan Bilgin





İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/



Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

3 Nisan 2016 Pazar

1 Nisan 2016 Cuma

İLHAM VEREN SÖZLER




https://www.facebook.com/AUSEY-149038724524/?ref=ts&fref=ts




İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: 







Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin