30 Ekim 2018 Salı

"YENİ DÜNYA" Aylık Grup Atölye Çalışması / Kasım Ayı Programı





Ekim ayında başladığımız “YENİ DÜNYA” Aylık Grup Atölye Çalışması’na KASIM ayında da yeni konularla devam ediyoruz. Kasım ayına katılım için aşağıdaki telefon numaralarından bilgi alabilir ve kayıt yaptırabilirsiniz.


“YENİ DÜNYA”  Aylık Grup Atölye Çalışması

Yaşamın akışı içinde ilerlerken, günlük hayatın koşturmacası içinde, bazen durup dinlenmeye, sakin ve dingin bir şekilde kalmaya, rahatlamaya, hayatı belki de yeniden gözden geçirmeye ve bazı noktaları değiştirmeye, güzelleştirmeye, yenilenmeye ihtiyaç duyuyor olabiliriz…

“Yeni Dünya” aylık grup atölye çalışması hayatı daha huzurlu, mutlu, bilinçli bir şekilde, yenilenerek ve ilerleyerek sürdürmenize yardımcı olacak bir çalışmadır. Bu çalışma, sizin hafta içinde bir iki saat durup sakinleşip, güzel meditasyonlar yaparak enerjinizi yükseltmenizi ve sonrasında haftayı ve haftaları daha güzel, aydınlık, mutlu geçirmenizi hedefler.

“Yeni Dünya” aynı zamanda, yaşamla ilgili oyunu daha yüksek bir bilinçle, sistemin karmaşasının üzerine yükselerek oynamayı da kolaylaştıracak, yol gösterici bir çalışmadır…

Geçtiğimiz yıllarda Ekim-Haziran ayları arasında devam eden aylık grup çalışmalarının yeni bir versiyonu şeklinde gerçekleşecek olan Yeni Dünya grup çalışması, katılmak isteyen herkese açıktır.

Siz de, haftalık koşturmaca sürerken, yaşam akışınızda, kargaşaya ve koşturmacaya bir es verip, yüksek ve güzel bir enerji içinde sakin, dingin, neşeli birkaç saat geçirmek, aynı zamanda da yaşamla ilgili daha da bilinçlenmek, yenilenmek ve yükselmek, ilerlemek istiyorsanız, bu çalışmaya katılabilir, kendinize ait olacak, pırıl pırıl birkaç saatlik bir zaman fırsatı yaratabilirsiniz…


         “Yeni Dünya” grup atölye çalışmasına aylık üye olarak katılabilirsiniz.

         Çalışma her Salı saat 20.00-22.00 arasında gerçekleşmektedir.

         Çalışma arasında 15 dk. coffee-break vardır.

         Aşağıdaki telefon numaralarından bilgi alabilir ve kayıt yaptırabilirsiniz.


Grup çalışması şu içeriktedir:


1-     Meditasyon

2-     O ayın içeriği ile ilgili konular

3-     Bir önceki hafta paylaştığımız konuların hayata geçirilmesi ile ilgili deneyimlerin paylaşılması

4-     Ayrıca isteyenler kendi yaşamlarına dair başka konularla ilgili de yardım almak için paylaşımda bulunabilirler


KASIM 2018 için  başlangıç çalışması: 

Tarih: 6  KASIM Salı 
Yer:    Moda / Istanbul
Saat:  20.00-22.00

(Adresi kayıt bilgileri ile birlikte edinebilirsiniz.)
Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin




İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır

(c) copyright İpek Cihan Bilgin

















24 Ekim 2018 Çarşamba

Çalışma Notları: Ayrılık sonrası kişi bir ilişkiye neden takılı kalır?




Yıllardır çalışmalarıma gelen pek çok kişiyle ayrılık sendromu ve aşk acısı ile ilgili çalıştık...

Ayrılık sendromu yaşayan, biten ilişkinin ardından aşk acısı çeken, ya da ilişkiye ve karşı tarafa takılı kalan kişilerin cinsiyeti ise kadın ya da erkek olarak fark etmiyor. Yani kadınlar kadar erkeklerin de aşk acısı çektiğine, ayrılık sendromu yaşadığına, ya da biten ilişkiye ve karşı tarafa takılı kaldığına tanık oldum.

Peki insan neden biten ilişkinin ardından ayrıldığı kişiye takılı kalır? Unutamaz?

Şimdi söyleyeceklerim belki sizi şaşırtabilir ancak bu yazıdaki amacım, aslında aşk acısı yaşayan, ayrılık sonrası üzüntüler çeken ve biten ilişkileriyle ilgili hala takılı kalan kişilere yol göstermek ve o acılardan aslında onlar sürdürmek istemezlerse kurtulabileceklerini söylemek. Acılarının son bulmasına yardımcı olmak…

Ayrılık sonrası ilişkideki kişiye ve o ilişkiyle ilgili duygulara takılı kalmak aslında aşk değildir.  Gerçek aşk ve evrensel anlamda gerçek sevgi, takılı kalan bir şey değildir. Sevgi ve aşk takılı kalmaz, akar ve yaşamda ilerlemeyi getirir.

Kişiler aslında ayrıldıkları kişiden çok, o kişinin kendi içlerinde tetikledikleri ve hissettikleri güzel duygulara takılı kalırlar. O duygular o kadar güzeldir ki, kişi o duyguları bırakmak istemez. Aşkı bırakmak istemez. Ve aşkla ilgili de en son ayrıldığı kişi aşkı ona hissettiren, o güzel duyguları yaşatan kişi olduğu için, aşkı onunla anlamlandırdığı için o kişiye takılı kalır.

Tabi burada bahsedilen, gerçekten kişinin ilişkiyi yaşarken güzel duygular hissettiği bir ilişki ve onunla ilgili kişi örneğidir. Zaten kötü gitmiş mutsuz bir ilişkiye de kimse takılı kalmak istemez. Kişi güzel duygular yaşadığı birine hala takılı kalmaya çalışır.

İşte sebep her ne olursa olsun, aslında ayrılıktan sonra birine, bir ilişkiye takılı kalmak, aslında aşk değildir.

Biten bir ilişki sonrası zaten ortada artık ilişki ve o kişi olmadığı için, o bitmiş ilişkiye takılı kalmaya çalışmak da sadece kişiye acı ve üzüntü verecektir. Yani yaşamda ilerlemek, yoluna devam etmek yerine kişi acı çekmeye devam eder. Oysa yaşam değişim ve ilerlemedir. Akıştır. Kişi biten bir konuya takılmadığında, o konu ve kişiyle ilgili olumsuz duyguları bırakmayı seçtiğinde, nötr olduğunda, sevgiyle yaşamına mutlu bir şekilde devam edebilir.

Kişi mutlu olmayı seçtiğinde, takılmadan yaşamın akışıyla birlikte aktığında, yaşamda her zaman yeni bir mutluluk kapısı açılacaktır…

Çalışmalarıma gelen kişilerde tanık olduğum şey, aslında biten ilişkiye takılı kalmalarına ve unutamamalarına neden olan, aslında onların kendi içlerinde kendileriyle ilgili taşıdıkları çok farklı olumsuz duyguları, iyileşmeye, şifaya ihtiyacı olan yanları.  Güçsüzlük, üzüntü, hayal kırıklığı, yalnız kalma korkusu, değersizlik gibi olumsuz duygular aslında işte kişinin hala acı çekmesine yol açıyor…

Yıllar önce danışmaya gelen 25 yaşında birisinden örnek vermek istiyorum. Mert bir şirkette satış danışmanı olarak çalışıyordu. Çıktığı kız arkadaşı da aynı şirkette çalışıyormuş. 5 aylık bir birlikteliğin ardından bir tartışma sonucunda Mert’in kız arkadaşı Mert’ten ayrılmak istediğini söylemiş ve ayrılmışlar. Mert ilişkilerinin son bir ayında zaten hep tartıştıklarını, bir sürü anlaşmazlık yaşadıklarını anlattı. Mert bana geldiği zaman, ayrılığın üstünden 3 ay geçmişti ama o hala eski kız arkadaşını unutamıyor ve acı çekiyordu.

Mert’le çalışmamızda, onun ayrılıkla ilgili taşıdığı pek çok olumsuz duygu ortaya çıktı. Hayal kırıklığı, öfke, kırgınlık bunlardan bazılarıydı.

O ayrıldıktan sonra birkaç kez kız arkadaşını aramış ve tekrar bir araya gelmek istediğini ona söylemiş ama kız arkadaşı artık düşünmediğini ve bu ilişkinin kafasında bittiğini söylemiş Mert’e…

Şunu söylemem gerekir ki, Mert’in kız arkadaşından ayrıldıktan sonra onu bir kez tekrar aramış olması normal görülebilir, tekrar duygularını söylemek kendisini ifade etmek ihtiyacı duymuş olabilir Mert. Ama kız ilişkiyi bitirdikten sonra, ilk telefonda reddedince, Mert’in onu tekrar tekrar aramaya devam etmesi, aslında Mert’in kendi içinde kendisiyle ilgili bir sorundan kaynaklanır.

Kişinin kendisine olan sevgisi tam olmadığında, değersizlik ya da güçsüzlük duygusu taşıdığında, kendisini de yaşamın içinde değersiz veya güçsüz konumlara sokabilir. Bu ilişkide de yaşamın başka yerlerinde de farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

Biz Mert’le onun derindeki değersizlik ve güçsüzlük duygularının nötrlenmesi üzerine çalıştık.

2 seansın sonunda Mert kendisini çok daha güçlü ve iyi hissettiğini söyledi. Acı çeken öfkeli Mert gitmiş, yerine özgüveni artmış, iyi ve güçlü hisseden bir Mert gelmişti adeta. Ki bu zaten gerçek Mert’ti… Eski kız arkadaşıyla ilgili de artık boş ve nötr hissediyordu…

Daha sonraki zamanlarda Mert bana telefonla teşekkür etti, hayatında yeni bir kız arkadaşı olduğunu, yeni ve güzel bir mutluluk yaşadığını anlattı.

Unutamamakla ilgili başka bir örnek de çalışmaya başvuran Aylin’in öyküsüdür… Aylin 42 yaşında, bir ilaç firmasında çalışan bir hanımdı. Aylin eşinin kendisini aldattığını anlamış, ve bu olay sonrasında boşanmışlar. Aylin çalışmama başvurduğu zaman ayrılıklarının üzerinden bir yıl geçmişti ve Aylin hala eski eşi nedeniyle acı çekiyordu. 15 yıllık evlilikleri bitmişti ve Aylin yoluna devam edemiyordu. Kumral, güzel bir kadındı Aylin, iyi bir kariyeri vardı, güzel bir yaşamı vardı ama acı içindeydi…

Aylin’le çalıştığımızda, onun aslında ayrıldığı halde, eşiyle ilgili duygularını bırakamamasının altında değersizlik, güçsüzlük, öfke ve hayal kırıklığı olduğu ortaya çıktı. Aylin eşi kendisini aldattığı için, kendisini bir kadın olarak değersiz hissediyor ve adeta kendi değerini eşinin kendisine karşı yaklaşımıyla ölçüyor ve de işin içinde aldatılma olduğu için, kendisini tercih edilmemiş gibi görüyordu. Oysa tüm bunlar illüzyondu.

İnsan zaten doğuştan var oluş itibariyle değerli bir varlıktır. İnsanın değeri, bir başkasının kendisine yaklaşımıyla ölçülemez. Yani bir kişi size değer verir, ilgi gösterir, bir başkası göstermez. Burada ölçü hangisi olacak peki?  Kişi kendisine başkalarının gözüyle bakamaz, değerlendirmeyi bu şekilde yapamaz. Bu her zaman kişiyi yanılgıya götürür.

Biz Aylin’le onun taşıdığı değersizlik, yalnız kalma korkusu, acı, üzüntü, güçsüzlük, yetersizlik gibi duygular üzerinde çalıştık… Her çalışmadan sonra Aylin kendisini çok daha iyi ve mutlu hissetti. İşin ilginç yanı Aylin, kendisini eski eşinin davranışı üzerinden tanımlamaya çalıştığı için kendisini neredeyse güzel bulmuyordu. Çalışmalarımız sonrasında kendisine olan bakışı değişti, kendisini daha beğenir hale geldi, eski özgüveni tekrar oluştu. Hatta bu çevresine de yansıdı ve Aylin çevresinden de çok güzel iltifatlar almaya başladı. Aslında Aylin yine Aylin’di, ama özgüveni geldiği için, yaydığı enerji farklılaşmış, bu çevresine de yansır olmuştu.

Bizim çalışmamızdan sonra Aylin kendi varlığına, kadınlığına sahip çıkarak, eski eşi ve evliliğiyle ilgili olumsuz duygularından, kırgınlık ve acılarından kurtuldu ve nötr olarak hayatına daha mutlu bir şekilde devam edebildi. O şimdi bir başkasıyla evli ve bambaşka bir mutluluk yaşıyor… Onun bana şu sözünü hatırlıyorum: “İpek, ben Bedri’yle boşandıktan sonra o kadar acı içindeydim ki başka bir yaşam olabileceğini hayal bile edemiyordum. Oysa yaşam çok güzel bir şekilde devam edebiliyormuş… İyi ki o acılarla oturmamışım.”

İşte kişi, bir ayrılık yaşadıktan sonra, yaşanmış ilişki ya da o kişiyle ilgili hissedilenler ne kadar güzel olursa olsun, artık bittiği için, uygun olan, oraya ve kişiye takılı kalmadan, taşınan olumsuz duyguları bırakarak, nötrleyip, sevgiyle üstüne yükselerek yola devam etmektir…

Bu noktada kişinin yaşamdaki seçimi farkı yaratacaktır. Kişi eğer yaşamına mutlu bir şekilde devam etmeyi seçerse, biten ilişkiyle ilgili de duyguları bırakmayı seçmesi gerekir. Bırakmayı seçtiğinde de yaşam önünde güzel bir şekilde yeni mutluluklarla akacaktır.

Çünkü aslolan sevgidir. Aşktır.

O da ne giden kişidedir sadece, ne de biten ilişkide…

Aşk kişinin kendisindedir. İçindedir. Yaşamın varlığındadır.  Her yerdedir.

Her an yeni bir kalple karşınıza çıkabilir… Ve size onun gözlerinden pırıl pırıl gülümser…



Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin





İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır

(c) copyright İpek Cihan Bilgin






































































"Sistemin üzerine yükseliş 1: Kadın ve erkeğe evrensel değerlerle bakmak" / Youtube'da...


Merhaba,

“Sistemin üzerine yükseliş 1: Kadın ve erkeğe evrensel değerlerle bakmak” başlıklı videonun linkini aşağıda bulabilirsiniz.

Eğer siz de kişisel olarak gelişmeyi ve ilerlemeyi, dünyaya sistemin getirdiği bakış açılarıyla değil de farklı bakış açılarıyla bakmayı hedefliyorsanız,

“Sistemin üzerine yükseliş” serisinin ilki olan bu video kadın ve erkek kavramına daha yüksek bir bakış açısıyla bakmak adına yol gösterici olacaktır.





 Videoyu siz de sevdiğiniz ve değer verdiğiniz arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Yayınlanan videolardan anında haberdar olmak için Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın…

Mutlu ve aydınlık, güzel günler dileğiyle…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin

18 Ekim 2018 Perşembe

İnsanın kendisiyle ilgili görüşü tüm hayatını nasıl etkiler? / Youtube'da...



“İnsanın kendisiyle ilgili görüşü tüm hayatını nasıl etkiler? başlıklı videonun linkini aşağıda bulabilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=bwLzjjKjGf4&t=30s





Videoyu siz de sevdiğiniz ve değer verdiğiniz arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Yayınlanan videolardan anında haberdar olmak için Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın…
Mutlu, sevgi dolu, güzel günler dileğiyle…
Sevgiyle,
İpek Cihan Bilgin




İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com

http://icbakademi.com/





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır

(c) copyright İpek Cihan Bilgin

11 Ekim 2018 Perşembe

Yaşamda ilerleyip gelişirken ilerleme hızlarımız neden farklıdır?




Kişi yükseliş yolunda ilerlerken, yaşamda kendisini geliştirip yaşama olan bakış açısını yükseltirken, zaman zaman başka insanların spiritüel veya kişisel gelişime ait edindikleri bilgilerin, kendisinden daha fazla ya da daha az olduğunu düşünebiliyor.

Bana zaman zaman bununla ilgili sorular gelebiliyor öğrencilerimden… Kişiler geriden geldiklerini ve başka insanlara göre daha az bilgilere sahip olduklarını düşündüklerini anlatıyorlar.

Yaşam yolunda herkesin kişisel gelişim çalışmalarına ilgi duymaya başladığı nokta farklıdır. Kimisi spiritüel veya kişisel gelişim kitaplarını çok daha erken yaşlarda okumaya başlar. Bu tür eğitimlere katılmaya daha genç yaşlarda adım atabilir. Kimisi ise yaşam yolunda daha ileri bir yaşta bu tür konulara ilgi duymaya başlar.

Her bireyin hayat yolu farklıdır. Gelişimi de…

Bir kişinin nasıl ki yaşamdaki yolu, yaşamı, seçimleri, görüntüsü ve parmak izi, kendine özgü ve farklıysa, yaşamdaki spiritüel uyanışı ve ilerleyişi, kişisel gelişimi de çok farklı olabilir.

Bu nedenle insanların kendi yaşam yollarını, yaşam yolundaki ilerleyişlerini, bunun hızını, gidişatını başkalarıyla karşılaştırmaları doğru değildir. Bu evrensel gerçeklere zaten uymaz. Tamamen dünya sistemiyle ilgili, dünyada gelişmiş olan rekabet ve kendini başkalarıyla karşılaştırma duygusundan kaynaklanır ki bu da bir illüzyondur.
Bir kişi diyelim yaşamında ilerlerken, spiritüel uyanışı daha geç bir yaşta yapar ama bakarsın ki öyle bir uyanır ki, onun aydınlanması ve gelişimi, olgunluk ve bilgeliği, bu tür çalışmalara çok daha önce başlamış ve önceden uyanmış bir kişininkinden çok daha ileri seviyede olabilir.


Ayrıca bilgiyi edinmek ve bilmek başka, onu hayata geçirmek başkadır. Yani bir kütüphane dolusu kitap okursun ama hayata geçirmezsen hiçbir işe yaramaz ve gelişmiş olmazsın. Bir kişinin bilgi seviyesi ancak o bilgiyi hayata geçirişi ile doğru şekilde değerlendirilebilir.  Bilgi eğer kişiyi hayatta ilerletiyorsa ve yaşamındaki mutluluğu, iyiliği ve güzelliği arttırıyorsa doğru bilgidir ve hayata geçmiş demektir. İşte o nedenle başka kişilerin bilgi seviyesiyle kendininkini karşılaştırmak da doğru değildir.

Şunun da altını çizmekte fayda var: Bir kişi teknik olarak çok şey biliyor olabilir, okumuş olabilir, eğitimlere katılmış olabilir. Ama yaşamda ne yaptığın, evrensel olarak dünyaya, insanlığa ne kadar iyilikle katkıda bulunduğun, ne kadar iyilik, güzellik ve ışık ürettiğin aslında farkı yaratır.  Yani asıl önemli olan çok bilmiş okumuş olmaktan ziyade iyi insan olmak, erdemli, olgun, bilge insan olmak ve diğer insanlara iyilik üreten, dünyaya iyilik üreten insan olmak.

Elbette bilgiye çok değer veren biri olarak bilgi önemsiz demiyorum. Ama onu hayata geçirmek ve bilgiyi insanlık için dünya için iyilik üretmek için kullanmak önemli diyorum.

Köyde yaşayan çok iyi bir insan, çevresine iyilikler yapan, üreten katkıda bulunan birisi, şehirde çok daha iyi şartlarda yaşayıp, bir sürü kişisel gelişim eğitimine gitmiş, pek çok kitap okumuş ama onları hayata geçirememiş birisinden aydınlanma adına çok daha ileri bir noktada olabilir.

Benim tanıdığım 70’li yaşlarda bir çift, kızlarının spiritüel ve kişisel gelişim kitapları okumaya başlaması ve okuduklarını onlarla paylaşması sonrasında, onda olan güzel gelişimi, mutluluğu görüp bu tür kitapları okumaya başladılar… Onlar bu başlangıçtan bir iki yıl sonra, bir gün bir sohbetimiz esnasında bana “Çok şükür ki uyandık biz…” dediler. Ne mutlu onlara bu farkındalıklarından dolayı. Onlar “Ne kadar geç kalmışız.” demediler.  “Çok şükür…” dediler. İşte bu olumlu bakış açısı, geçmişi düşünmek yerine anda olana odaklanmak ve günün, anın kıymetini bilmek, uyanışı sevinçle kucaklamak eminim onları yükseliş ve ilerleyişte bir adım daha ileriye, yükseğe taşıdı…

Yükseliş, uyanış ve aydınlanma, bir idraktir. Kim olduğunu, Kaynak’tan, Sevgi’den geldiğini, sonsuz bir ruh olduğunu, tanrısallığını hatırlamak, dünyada sadece bir insandan ibaret olmadığını, aslında tanrısallığınla sonsuz bir gücün parçası olduğunu, sonsuzluğunu ve sınırsızlığını hatırlamaktır. Işık olduğunu, Işıktan geldiğini, Sevginin kendisi olduğunu hatırlamaktır. Dünyada da kendin olmaktır. O tanrısallığınla yaşamak ve yaşamda tüm yollarda sevgiyle yürümektir.

Tüm bilgiler, bize yaşam yolunda öğretmen olan herkes, kitaplar, kişisel gelişim çalışmaları, eğitimler aslında bize bizi hatırlatmaya çalışan tetikleyicilerdir. Ve bizler o tetikleyiciler, hatırlatıcılarla kim olduğumuzu hatırlamaya çalışırız. O yüzden o bilgileri elbette alıp kullanalım. Değerli hepsi.

Ama ana amacı unutmayalım.

Ana amaç bizim kim olduğumuzu hatırlamak. Tanrısallığımızı, sonsuzluğumuzu, sınırsızlığımızı, ışık ve sevgi olduğumuzu, sonsuz ruh olduğumuzu hatırlamak.

Ona uyanmak.

Hatırladığında, ışık olduğunu hatırladığında ışığını açarsın. Işık olursun gene. Sen olursun. İşte aydınlanma dediğimiz şey. Işık olduğunu yeniden hatırlamak.

Bizler yaşam yolumuzda, dünyada hayatı sürdürürken, yan yana el ele gidiyoruz. Bu yolu hep birlikte yürüyoruz. Kimimiz geriden geliyor gibi görünüyor, kimimiz yürümüyor patenle önden hızlı bir şekilde gidiyor… Kimi önden gidiyor yolu açıyor, kimi arkadan geliyor, arkadan gelenlere destek olmak için onları bekliyor. Yani herkes aslında yaşam yolu gereği yapması gerekeni yapıyor. İlerlemeye, yükselişe niyet koyan herkes de yaşamdaki rolüne, görevine göre ilerliyor.

Bu yazıyı, bana bu soruları soran öğrencilerim gibi soruları olanlar varsa diye oturup yazmak istedim.

Sizler yaşam yolunuzda ilerlerken, kendinizi başkalarıyla karşılaştırmak yerine, kendi hedefinize ve niyetlerinize odaklanın diyorum. Ana amacımız, yükselmek ve ilerlemek.  Işık ve sevgiyle, mutlu, üretken, iyilikler içeren güzel bir hayat yaşamak. Ve insanlara, dünyaya, ışık ve sevgiyle iyiliklerle güzelliklerle katkıda bulunmak.  

Yükselişe koyulan her niyet, yerini bulacaktır. İlerleme hızınız görevinize göre değişir, Yaşam yolunuza, yaşamda yapmak istediklerinize göre değişir. Aydınlanma idrak olduğu için de yavaş bile ilerlerken insan kendini birden idrak etmiş bulabilir.

Siz eğer yükselişe niyet koymuşsanız, kendinizi ilerletmek ve geliştirmek, daha mutlu, aydınlık güzel bir hayat sürdürmek için gayret gösteriyorsanız, çalışıyorsanız şunu daima hatırlayın ki sizin bu güzel niyetiniz mutlaka ve mutlaka yerini bulacaktır…

İnanmaya ve gelişmeye devam edin…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin






İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com

http://icbakademi.com/





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır

(c) copyright İpek Cihan Bilgin