90’lı yıllarda Kadıköy’deki Salı Pazarı’nın olduğu yerde Pazar günleri Rus
Pazarı kurulurdu… Rusya’dan o yıllarda, hatta çok daha eskilerde Türkiye’ye
göçen kişilerin sattığı antika eşyalar, her türlü alet edevat, dürbün, fotoğraf
makinesi, fincan, çatal bıçak takımları, porselen tabaklar satılırdı Rus
Pazarı’nda… Antika eşya seviyorsanız antika cenneti gibi bir yerdi Kadıköy
için…
Ben de fırsat buldukça gider adeta sanat sergisi gezer gibi gezerdim pazarı…
İşte o gezilerimin birinde oradan çok zarif 6 tane porselen fincan almıştım.
Neredeyse şeffaf gibi ince ve zarif olan bu beyaz fincanları görür görmez
güzelliklerine hayran kalmıştım. Adeta bir Rus sarayından bu pazara transfer
olmuşlardı…
O yıllarda hobi olarak porselen boyama kursuna gidiyor, tabak, bardak,
fincanların üzerine resimler çizmeyi öğreniyordum… Çizdiğimiz eşyaları sonra
fırınlıyor ve resimleri sabitliyorduk. Ortaya özgün, güzel tasarımlar
çıkıyordu…
Rus Pazarı’ndan aldığım bu fincanlar da işte tam bu sıralardaydı ve onları da
mavi çiçek motifleriyle süsleyip hayalimde görüntülediğim desenlerle, mavi
beyaz porselenler haline getiriverdim…
Bu porselen takım o tarihten beri, tam 27 yıl evimdeki bir rafı güzelliğiyle
süsledi…
İnsan her gün farklı ruh haliyle kalkabiliyor biliyorsunuz, bazen keyifli,
bazen sakin, bazen keyifsiz, bazen çok neşeli…
Ben de bugün erken, huzurlu ve keyifli kalktım…
Sabah kahvemi de bahçe- balkonumuzda içeyim dedim… Gidip fincan rafından fincan
alacakken birden aklıma bu fincanlar geliverdi… Düşündüm o an ve bir karar
verdim… Dedim: "Daha kaç yıl rafı süsleyecek? Ölsem bir fincan çay içemeden ölmüş
olacağım…O kadar emek verdim, aldım, süsledim… Severek, hayranlıkla
yerleştirdim rafa… E, peki şimdi içmezsem ne zaman içeceğim?
Şimdi değilse ne zaman?"
Sonra gidip aldım fincanlardan birini raftan, belki toz olmuştur tekrar diye
yıkadım güzelce veee sabah kahvemi doldurdum içine…
Ahh nasıl mutlu oldum size anlatamam…
İçmeden önce, kahve fincanıyla kadeh kaldırdım… Hayata… Güzelliklere… Basit
küçük mutluluklara… Kendime… Sağlığa (çünkü onu içebiliyorum sağlıkla şükür.)
Dostluğa, beni ziyarete gelen aile üyelerim, dostlarımla birlikte o fincanlarda
kahve, çay içip keyifli geçireceğimiz zamanlara… Balkondan görünen denize…
Keyifli anlara… Kendi değerini bilmeye… Kendini iyi şeylere, güzel anlara layık
bulmaya…
Hatta mavi gökyüzüne bile…
Sonra oturdum bu satırları yazdım… İstedim ki hep beraber hatırlayalım… Kenara
koyup kullanmayı unuttuğumuz güzellikleri… Bir gün giderim deyip gitmediğimiz
yerleri… Atmayı düşünüp atmadığımız adımları… Harekete geçmeyi düşünüp yapmayı
ertelediklerimizi… Hep birlikte hatırlayalım…
Ve harekete geçelim… Adım atalım…
Kalbimizde saklı tuttuklarımızı, dileklerimizi, ertelediklerimizi
gerçekleştirelim…
Ne dersiniz?
İpek Cihan Bilgin
26 Eylül 2023