24 Ekim 2018 Çarşamba

Çalışma Notları: Ayrılık sonrası kişi bir ilişkiye neden takılı kalır?




Yıllardır çalışmalarıma gelen pek çok kişiyle ayrılık sendromu ve aşk acısı ile ilgili çalıştık...

Ayrılık sendromu yaşayan, biten ilişkinin ardından aşk acısı çeken, ya da ilişkiye ve karşı tarafa takılı kalan kişilerin cinsiyeti ise kadın ya da erkek olarak fark etmiyor. Yani kadınlar kadar erkeklerin de aşk acısı çektiğine, ayrılık sendromu yaşadığına, ya da biten ilişkiye ve karşı tarafa takılı kaldığına tanık oldum.

Peki insan neden biten ilişkinin ardından ayrıldığı kişiye takılı kalır? Unutamaz?

Şimdi söyleyeceklerim belki sizi şaşırtabilir ancak bu yazıdaki amacım, aslında aşk acısı yaşayan, ayrılık sonrası üzüntüler çeken ve biten ilişkileriyle ilgili hala takılı kalan kişilere yol göstermek ve o acılardan aslında onlar sürdürmek istemezlerse kurtulabileceklerini söylemek. Acılarının son bulmasına yardımcı olmak…

Ayrılık sonrası ilişkideki kişiye ve o ilişkiyle ilgili duygulara takılı kalmak aslında aşk değildir.  Gerçek aşk ve evrensel anlamda gerçek sevgi, takılı kalan bir şey değildir. Sevgi ve aşk takılı kalmaz, akar ve yaşamda ilerlemeyi getirir.

Kişiler aslında ayrıldıkları kişiden çok, o kişinin kendi içlerinde tetikledikleri ve hissettikleri güzel duygulara takılı kalırlar. O duygular o kadar güzeldir ki, kişi o duyguları bırakmak istemez. Aşkı bırakmak istemez. Ve aşkla ilgili de en son ayrıldığı kişi aşkı ona hissettiren, o güzel duyguları yaşatan kişi olduğu için, aşkı onunla anlamlandırdığı için o kişiye takılı kalır.

Tabi burada bahsedilen, gerçekten kişinin ilişkiyi yaşarken güzel duygular hissettiği bir ilişki ve onunla ilgili kişi örneğidir. Zaten kötü gitmiş mutsuz bir ilişkiye de kimse takılı kalmak istemez. Kişi güzel duygular yaşadığı birine hala takılı kalmaya çalışır.

İşte sebep her ne olursa olsun, aslında ayrılıktan sonra birine, bir ilişkiye takılı kalmak, aslında aşk değildir.

Biten bir ilişki sonrası zaten ortada artık ilişki ve o kişi olmadığı için, o bitmiş ilişkiye takılı kalmaya çalışmak da sadece kişiye acı ve üzüntü verecektir. Yani yaşamda ilerlemek, yoluna devam etmek yerine kişi acı çekmeye devam eder. Oysa yaşam değişim ve ilerlemedir. Akıştır. Kişi biten bir konuya takılmadığında, o konu ve kişiyle ilgili olumsuz duyguları bırakmayı seçtiğinde, nötr olduğunda, sevgiyle yaşamına mutlu bir şekilde devam edebilir.

Kişi mutlu olmayı seçtiğinde, takılmadan yaşamın akışıyla birlikte aktığında, yaşamda her zaman yeni bir mutluluk kapısı açılacaktır…

Çalışmalarıma gelen kişilerde tanık olduğum şey, aslında biten ilişkiye takılı kalmalarına ve unutamamalarına neden olan, aslında onların kendi içlerinde kendileriyle ilgili taşıdıkları çok farklı olumsuz duyguları, iyileşmeye, şifaya ihtiyacı olan yanları.  Güçsüzlük, üzüntü, hayal kırıklığı, yalnız kalma korkusu, değersizlik gibi olumsuz duygular aslında işte kişinin hala acı çekmesine yol açıyor…

Yıllar önce danışmaya gelen 25 yaşında birisinden örnek vermek istiyorum. Mert bir şirkette satış danışmanı olarak çalışıyordu. Çıktığı kız arkadaşı da aynı şirkette çalışıyormuş. 5 aylık bir birlikteliğin ardından bir tartışma sonucunda Mert’in kız arkadaşı Mert’ten ayrılmak istediğini söylemiş ve ayrılmışlar. Mert ilişkilerinin son bir ayında zaten hep tartıştıklarını, bir sürü anlaşmazlık yaşadıklarını anlattı. Mert bana geldiği zaman, ayrılığın üstünden 3 ay geçmişti ama o hala eski kız arkadaşını unutamıyor ve acı çekiyordu.

Mert’le çalışmamızda, onun ayrılıkla ilgili taşıdığı pek çok olumsuz duygu ortaya çıktı. Hayal kırıklığı, öfke, kırgınlık bunlardan bazılarıydı.

O ayrıldıktan sonra birkaç kez kız arkadaşını aramış ve tekrar bir araya gelmek istediğini ona söylemiş ama kız arkadaşı artık düşünmediğini ve bu ilişkinin kafasında bittiğini söylemiş Mert’e…

Şunu söylemem gerekir ki, Mert’in kız arkadaşından ayrıldıktan sonra onu bir kez tekrar aramış olması normal görülebilir, tekrar duygularını söylemek kendisini ifade etmek ihtiyacı duymuş olabilir Mert. Ama kız ilişkiyi bitirdikten sonra, ilk telefonda reddedince, Mert’in onu tekrar tekrar aramaya devam etmesi, aslında Mert’in kendi içinde kendisiyle ilgili bir sorundan kaynaklanır.

Kişinin kendisine olan sevgisi tam olmadığında, değersizlik ya da güçsüzlük duygusu taşıdığında, kendisini de yaşamın içinde değersiz veya güçsüz konumlara sokabilir. Bu ilişkide de yaşamın başka yerlerinde de farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

Biz Mert’le onun derindeki değersizlik ve güçsüzlük duygularının nötrlenmesi üzerine çalıştık.

2 seansın sonunda Mert kendisini çok daha güçlü ve iyi hissettiğini söyledi. Acı çeken öfkeli Mert gitmiş, yerine özgüveni artmış, iyi ve güçlü hisseden bir Mert gelmişti adeta. Ki bu zaten gerçek Mert’ti… Eski kız arkadaşıyla ilgili de artık boş ve nötr hissediyordu…

Daha sonraki zamanlarda Mert bana telefonla teşekkür etti, hayatında yeni bir kız arkadaşı olduğunu, yeni ve güzel bir mutluluk yaşadığını anlattı.

Unutamamakla ilgili başka bir örnek de çalışmaya başvuran Aylin’in öyküsüdür… Aylin 42 yaşında, bir ilaç firmasında çalışan bir hanımdı. Aylin eşinin kendisini aldattığını anlamış, ve bu olay sonrasında boşanmışlar. Aylin çalışmama başvurduğu zaman ayrılıklarının üzerinden bir yıl geçmişti ve Aylin hala eski eşi nedeniyle acı çekiyordu. 15 yıllık evlilikleri bitmişti ve Aylin yoluna devam edemiyordu. Kumral, güzel bir kadındı Aylin, iyi bir kariyeri vardı, güzel bir yaşamı vardı ama acı içindeydi…

Aylin’le çalıştığımızda, onun aslında ayrıldığı halde, eşiyle ilgili duygularını bırakamamasının altında değersizlik, güçsüzlük, öfke ve hayal kırıklığı olduğu ortaya çıktı. Aylin eşi kendisini aldattığı için, kendisini bir kadın olarak değersiz hissediyor ve adeta kendi değerini eşinin kendisine karşı yaklaşımıyla ölçüyor ve de işin içinde aldatılma olduğu için, kendisini tercih edilmemiş gibi görüyordu. Oysa tüm bunlar illüzyondu.

İnsan zaten doğuştan var oluş itibariyle değerli bir varlıktır. İnsanın değeri, bir başkasının kendisine yaklaşımıyla ölçülemez. Yani bir kişi size değer verir, ilgi gösterir, bir başkası göstermez. Burada ölçü hangisi olacak peki?  Kişi kendisine başkalarının gözüyle bakamaz, değerlendirmeyi bu şekilde yapamaz. Bu her zaman kişiyi yanılgıya götürür.

Biz Aylin’le onun taşıdığı değersizlik, yalnız kalma korkusu, acı, üzüntü, güçsüzlük, yetersizlik gibi duygular üzerinde çalıştık… Her çalışmadan sonra Aylin kendisini çok daha iyi ve mutlu hissetti. İşin ilginç yanı Aylin, kendisini eski eşinin davranışı üzerinden tanımlamaya çalıştığı için kendisini neredeyse güzel bulmuyordu. Çalışmalarımız sonrasında kendisine olan bakışı değişti, kendisini daha beğenir hale geldi, eski özgüveni tekrar oluştu. Hatta bu çevresine de yansıdı ve Aylin çevresinden de çok güzel iltifatlar almaya başladı. Aslında Aylin yine Aylin’di, ama özgüveni geldiği için, yaydığı enerji farklılaşmış, bu çevresine de yansır olmuştu.

Bizim çalışmamızdan sonra Aylin kendi varlığına, kadınlığına sahip çıkarak, eski eşi ve evliliğiyle ilgili olumsuz duygularından, kırgınlık ve acılarından kurtuldu ve nötr olarak hayatına daha mutlu bir şekilde devam edebildi. O şimdi bir başkasıyla evli ve bambaşka bir mutluluk yaşıyor… Onun bana şu sözünü hatırlıyorum: “İpek, ben Bedri’yle boşandıktan sonra o kadar acı içindeydim ki başka bir yaşam olabileceğini hayal bile edemiyordum. Oysa yaşam çok güzel bir şekilde devam edebiliyormuş… İyi ki o acılarla oturmamışım.”

İşte kişi, bir ayrılık yaşadıktan sonra, yaşanmış ilişki ya da o kişiyle ilgili hissedilenler ne kadar güzel olursa olsun, artık bittiği için, uygun olan, oraya ve kişiye takılı kalmadan, taşınan olumsuz duyguları bırakarak, nötrleyip, sevgiyle üstüne yükselerek yola devam etmektir…

Bu noktada kişinin yaşamdaki seçimi farkı yaratacaktır. Kişi eğer yaşamına mutlu bir şekilde devam etmeyi seçerse, biten ilişkiyle ilgili de duyguları bırakmayı seçmesi gerekir. Bırakmayı seçtiğinde de yaşam önünde güzel bir şekilde yeni mutluluklarla akacaktır.

Çünkü aslolan sevgidir. Aşktır.

O da ne giden kişidedir sadece, ne de biten ilişkide…

Aşk kişinin kendisindedir. İçindedir. Yaşamın varlığındadır.  Her yerdedir.

Her an yeni bir kalple karşınıza çıkabilir… Ve size onun gözlerinden pırıl pırıl gülümser…



Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin





İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:





Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır

(c) copyright İpek Cihan Bilgin






































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder