Üsküdar Amerikan Lisesi’nden çocukluk arkadaşım
sevgili Lale Saral Develioğlu “Karar Verdim !” isimli kitabında, Turkcell’e ilk
girdiği zaman yöneticisinin “Bu şirkette fark yaratmak istiyorsan bunu zekanla
değil, duygusal zekanla, insanlarla
iletişiminle ve ilişkilerinle yapabilirsin, çünkü burada herkes zeki…” dediğini
anlatmıştı…
Bugün,
baharın artık sıcak olmaya başladığı güneşli günde Bahariye’de bir
kafede oturup kahve içtim. (Kafenin önündeki kaldırımdaki masalarda) O civarda
bir işim vardı ve biraz erken gitmiştim, yarım saat dolanmak yerine oturup
kahve içip dinlenirim diye düşündüm beklerken… Akşamüstleri güzel havalarda
çalışma arası çok sevdiğim bir dinlenme şeklimdir bu benim. Müzik dinleyip tek
başına kahve içip, hayatın içinde akan insanları seyreder, kafamı boşaltır,
dinlenirim.
Bugün de
uzun süren kış ve serin havalardan sonra ilk defa böyle güzel bir hava ve imkan
bulunca sevindim açıkçası…
Yanıma yaklaşıp ne istediğimi soran garsona,
bir latte istediğimi ama kahvesinin az, sütünün
bol olmasını rica ettiğimi söyledim. Bunun üzerine garson bana ‘flat white’
getirmeyi önerdi. “Bu sizin istediğinize daha uygun süt köpüğü daha fazla.” dedi. Ben
‘flat white’la ilgili bir iki soru sorunca da garsonun yüzü düştü… Bildiğiniz,
sorduğum iki sorudan sıkılıp somurttu. Biraz sonra da kahveyi getirdi.
Flat white’ın tadına baktım çok acı, benim istediğimle alakası yok, kahve yoğun
hala. Kahvemi aldım içeri girip garsona “Bu benim için hala çok acı, süt
ekleyebilir miyiz?” dedim. Garsonun asılmış suratı daha da asıldı. “Tabi” deyip
kahvemi aldı gitti… Sonra işte sütü fazlalaştırılmış kahvemi getirdi ve hesabı
ödeyene kadar da bir daha konuşmadık. . (Bir de not: yer kalabalık değil, boştu
ben tek masaydım nerdeyse.)
Ben
orada olduğum süre boyunca işletmeler arasındaki farkı düşündüm… Kahve üç aşağı
beş yukarı aynı yapılabiliyor, mekan dekorları da aşağı yukarı aynı kalitede
olabiliyor ama bir yeri yer yapan aslında işletenler. Müşteriye nasıl
davrandıkları… Orada oturup ne hissettiğiniz sizin bir daha oraya gidip gitmeme
nedeniniz aslında… Tabi restoranlar için buna yemek kalitesi ve lezzeti de
ekleyebiliriz ama kafeler için farkı müşteri ilişkisi yaratıyor bence… Mesela
ben o kafeye bir daha gitmeyi düşünmüyorum. İki soru sorunca surat edilip
toksik bir davranış modeliyle karşılaşırsam o kahvenin artık ne önemi kalır…
Kendimi mutlu hissetmeyeceğim yere gider miyim?
Biraz
ileride “Fazıl Bey” var hem Türk kahvesi harika, hem de müşteriye davranışları
samimi, doğal, ölçülü ve saygılı… Her
zaman bilirsiniz ki aynı şekilde davranılır ve orası rahat edebileceğiniz bir
yerdir…
Yıllardır
oraya giderim hiç canım sıkılmadı, her zaman keyifli vakit geçirdim. ️
Bugün
değişiklik olsun diye başka bir yer denedim ve sonra işte bunları düşündüm
kendi kendime… Hatta Lale’nin kitabını hatırladım… Tavsiye ederim baskısı varsa
hala… Lale daha sonra Turkcell genel müdür yardımcılığına yükselmişti orada
çalışırken…
İnsan
ilişkileri, hangi
işi yaparsanız yapın, iyiyse, olumluysa sizi yükseğe taşıyor, kötüyse geriye
götürüyor… İnsanlara ve işe olumlu bir şey kattığınızda, değer
kazandırdığınızda, işinizi severek yaptığınızda ilerleyebiliyor, o olumluluğun
size geri dönüşünü, mutluluğu, başarıyı yaşıyorsunuz…
Hangi iş
dalı olursa olsun. Ne yaparsanız yapın. Sevdiğinizde
ortaya bambaşka bir şey çıkıyor… Sizi illa ki mutlu ediyor…
İşte
bugünden küçük bir kahve öyküsü… Fotoğraftaki
kahve başka bir kafeden. Umarım herkes kahveyi o resimdeki gibi kalbiyle
yapar… 💙 Ya
da her ne yapıyorsa ona kalbini katar…
Sevgiyle,
İpek
Cihan Bilgin
11 Mayıs
2022
İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:
Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder