7 Haziran 2016 Salı

ENERJİNİZİN DAĞILDIĞINI, YORULDUĞUNUZU HİSSETTİĞİNİZ ZAMANLAR İÇİN; "IŞIĞI AÇMAK"



Enerjinizin dağıldığını, yorulduğunuzu hissettiğiniz zamanlar için;


“Işığı açmak”




Enerjinizin çok fazla dağıldığını, yorulduğunuzu hissettiğiniz zamanlar, kendinize sakin, sessiz ve dingin kalabileceğiniz zaman ayarlayıp tekrar merkezinize gelerek enerjinizi dengeleyebilirsiniz.

Çok fazla insanla iletişim halinde olmak, çok çalışmak, çok fazla hareket etmek, çok keyif alınmayan rutin şeyleri yapmak, kişinin enerjisini fazla dağıtmasına neden olabilecek şeyler…

Bir başka kişinin sorunlarıyla dertlenmek, onun için endişe etmek, onun adına üzülmek de…
Ya da günlük yaşamın içinde birilerine kızmak… Kırılmak, alınmak…

İş yaşamında işleri yetiştirmeye çalışmak… Yetişmeyeceği endişesi… Telaş…
Sebepleri her ne olursa, olumsuz duygu üretmek, o duyguları taşımak…

Kişinin enerjisini dağıtan, düşüren durumlar…
Günlük yaşamın içinde bazen oradan oraya savruluyor insan. Yaşam çok hızlı akarken sakin dingin bir an ayırmadan, koşturup duruyor… Kaptırıyor sistemin çarkına…

İşte bunu fark ettiğiniz an… Yaprak gibi savrulduğunuzu hissettiğiniz, bundan rahatsızlık duyduğunuz an, duruma el koyabilirsiniz.

Ausey’in çok güzel bir sözü var; “Suyun üzerindeki yaprak gibi değil suyun kendisi olup akmayı öğrenmek gerek…”


Biz çok güçlü varlıklarız. Sonsuz ışık ve sevgi olan ruhlarız. Yüksek bilinçli varlıklarız. Kendi yaşamımızı sevgiyle istediğimiz gibi yönlendirebilir, kontrol edebiliriz.  
Bunu hatırlamadığımız zaman ise, dünyadaki hızlı akan sistemin içinde savrulabiliyoruz işte… Kontrol bizde olmadığında, sistemin parçası olup sistemde akış nereye götürürse oraya gidiyoruz. Ve bu da elbette ki yorucu ve kontrolsüz bir akış oluyor…
Dalgalı bir denizde olduğunuzu düşünün, ya da fırtınalı bir nehirde… O dalgalı nehir ya da denizde giden bir sandalın içinde… Fırtına sizi nereye savurursa oraya gidersiniz…

Oysa denizin kendisi olduğunuzu düşünün, sandalın, ve denizin içindeki her şeyin siz olduğunuzu… Ve sandalın içindekinin de… Aynı anda hepsi olan… O anda nerede olmak isterseniz oraya gitmez misiniz? Kolay olmaz mı bu?

Hatta sakinleşmek, durulmak da sizin elinizde değil midir?
İşte günlük koşturmacanın içinde bir an durup, fark ederseniz, kontrolü sevgiyle ele alabilirsiniz.

Sakinleşip, odaklanıp, kendinizi olduğunuz ana getirip, merkezlenip, öylece olduğunuzda, sadece ‘ol’duğunuzda… Yaşamın akışına bilinçli bir şekilde devam edebilirsiniz.
Fark edip, dinginleşip, merkezinize geldiğiniz zaman, bir sonraki an’da ve an’larda ne yapmak istediğinize bir bakın. Sevginin gözleriyle… Yüksek bilinçle bakın… Yukarıdan… Yüksekten… Işığın içinden…

Sonra daha sakin, dingin, parlak devam edin…
Sistemin ve yaşamın sizi götürdüğü yöne değil.

Gerçekten gitmek istediğiniz yöne…
Ben Tinkerbell çizgi filmini çok severim. Aslında çocuk masumiyetini, sevgiyi, oyun ruhunu taşıyan her şeyi izlemeyi de… Tinkerbell serisinde renk renk periler nehrin üzerinde çiçeklerin içinde, çiçekleri sandal gibi kullanarak yolculuk yaparlar zaman zaman… Aslında her yere kanatlarıyla uçarak yolculuk yapabilen bu periler, istediklerinde de bu şekilde eğlenceli yolculuklar yaparlar…

Nehrin üzerinde akmaktan bahsederken gözümün önüne o çiçeklerin içinde yolculuk yapan periler geldi… Yaşam onlar için harika bir oyun olduğu için, o periler nehirde eğlenerek yolculuk yaparlar… Fırtınaya kapılarak, oraya buraya savrularak değil. Çünkü onlar ne yapabileceklerini bilirler… Ve öyle yaşarlar…

Tinkerbell serisindeki oyun ruhu, neşe, çocuk masumiyeti, yaratıcılık, hayal gücü, sevgi, iyilik, bana daima hatırlatıcı olmuştur…


Yaşamın içinde akarken, durumu fark edip, durup sakinleşip, merkezlenip, o an size ne iyi geliyorsa onu yapın derim. Sevgiyi hissettiren, sakinleştiren, dinlendiren, neşelendiren, huzur veren her neyse onu…

Bu kişiden kişiye değişebilir ama içinde olan daima sevgi, neşe, huzur, mutluluktur. İşte kontrolü ele aldığınızda, önce kendinizi iyi hissedip, enerjinizi toplayıp sonra da yönünüzü belirler ve farkındalıkla, sevgi, neşe, huzur, güzelliklerle akabilirsiniz…

Merkeze geldikten sonra size iyi gelecek olan, bir fincan yasemin çayı ya da latte içmekse ya da dondurma yemekse, onu yapın. Sevdiğiniz bir şarkıyı açıp dinleyin. Meditasyon yapın. Tütsü yakın. Gidip sevdiğiniz parfümü sıkın. Spor yapın. Çıkıp deniz kenarında yürüyün. Sevdiğiniz mağazaların vitrinlerine bakın. Gezin. Sevdiğiniz şeyleri alın. Sizi mutlu edecek bir film seyredin… Neşelendiren, kahkaha attıran… Sevdiğiniz bir arkadaşınızla buluşun. Havadan sudan konuşun. Penceredeki kuşlara ekmek kırıntısı, kapıdaki kedilere mama verin… Youtube’da eğlenceli videolar seyredin…
Oturup bir kağıda sizi mutlu eden şeyleri, yerleri listeleyin. İşte o anlarda aklınıza gelmezse, çıkarıp oradan kopya çekin :)

Nerede olduğunuz fark etmez, her zaman her yerde sevdiğiniz bir şeyleri yapabilir, enerjinizi toplayabilirsiniz.

Yağmurdan sonra bulutların gidip, gökyüzünün tekrar masmavi olması, güneşin pırıl pırıl parlaması gibi…
Kontrolü ele alın ve parlayın…

Bu yazıyı okuduğunuz şu an… Hemen şimdi başlayın…

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin








İpek Cihan Bilgin'in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com/

http://icbakademi.com/




Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin










2 yorum: