Özgün olmak...
Yaşamda ilerledikçe ise, aslında herkes kendi özgünlüğünü fark etmeye başlar… Hepimiz evrende tek yaratılmış, bir benzeri olmayan varlıklarız… Kendimize özgüyüz. Eşsiziz…
Kişi kendi özgünlüğünü fark ettikçe, bu aynı zamanda kendi her anlamda güzelliğini, benzersizliğini de fark etmesi demektir… Öğrendiklerini kullanır ama artık kendine göre yorumlar…
Benzersizliğini, kendine has güzelliklerini yaşamının her alanına yansıttığında insan, ne yaparsa yapsın, yaptığı şey onun güzel imzasını, damgasını, izini taşır… Onun yorumuyla oluşur…
Ve yaptığı her ne ise, kişi kendini yansıttığında, benzersiz bir yorumda olur… Kendine özgü güzellikte olur…
Bu iş yaşamı için de böyledir. Ve böyle olmalıdır ki yapılan her ne ise ortaya benzersiz güzellikte bir şey çıksın…
Büyük sanatçılara, dünyaya büyük eserler ve izler bırakmış kişilere baktığımızda, onların da onlardan önce kendileri ile aynı işleri yapan kişileri örnek aldığını, gözlemleyip, öğrendiklerini, ama kendilerine has nüans ve yorumlarıyla yaptıkları işi ortaya koyduklarını, kendilerine özgü işler başardıklarını görürüz…
Bir Ferzan Özpetek, ya da Woody Allen filmini her şekilde, o filmi daha önce hiç seyretmemiş olsanız ve yönetmenini bilmeseniz bile, eğer daha önce başka filmlerini seyrettiyseniz, tanıyabilir, onların olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Çünkü kendilerine has özellikleri olan, onların imzalarını taşıyan ve her şekilde yorumu farklı olan filmlerdir…
İş hayatının hangi alanında, ne yapıyor olursa olsun, insan
kendi yorumunu, farkını, özgünlüğünü kendi işine, projesine katabilir. Ve bunu
yapınca da ortaya benzersiz ve kendine has, değişik güzel bir iş çıkar…
Kişi bunu nasıl yapabilir peki?
Öncelikle bunun böyle daha güzel olacağını, daha kalıcı olacağını hatırlamak, idrak etmek gerekir. Çünkü kopya bir iş her zaman kötü kopyadır… Hiçbir özelliği olmaz. Bunu da o işle ilgili olan herkes, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, fark eder…
Kişi kendine has, kendi yorumunu taşıyan bir iş ortaya koymak istediğinde, bunu bu şekilde yapmak istemesi, işin başlangıcı için önemlidir. Yani niyet bu şekilde olursa, devamı da bu şekilde şekillenebilir.
İşin içine girdikten sonra, benzer yapılmış işleri örnek almakta elbette ki sakınca yoktur. Ama bu kopyalamak anlamında olmamalıdır. Örnek almak, öğrenmek, gözlemlemek ve daha iyi ve güzel, özgün olanı hedef almak…
Burada kişinin kendi yaratıcılığı devreye girer. Bir iş alanında ne kadar uzmanlaşırsanız, o bilgileri o kadar güzel yorumlayabilirsiniz de… Ancak bildiklerinizi ve kalıplarınızı da bir şekilde fark etmeniz gerekir. Yani daha önce yapılmış olanları bilmek ve işi yaparken kendi lezzetiyle, tadıyla yorumlamak ve yapmak. Kopya olduğunu, başka yapılmış işlere benzerlik taşıdığını fark ettiğiniz anda, fark edip değiştirebilirsiniz. Kendinize ait olanı içinizden çıkartabilirsiniz.
Yaratıcı fikirler her zaman herkes için vardır… Sadece bunu gerçekten istemek gerekir…
Uzmanlık alanınız ne olursa olsun, niyetiniz ortaya güzel, iyi bir iş çıkarmaksa, ve bunun için de emek vermeye hazırsanız, o zaman ortaya eminim güzel bir sonuç çıkacaktır…
İş alanında özgün bir şekilde başarılı olmak istiyorsanız ki güzel olan her zaman kendi imzanı taşıyan işler başarmaktır, o zaman buna niyet koyup kendi güzelliğinizi, kendinize has özelliklerinizi hatırlayıp fark edin… Çalışırken, hangi proje ve iş üzerinde çalışıyorsanız, o konuda kendi yaratıcılığınızı kullanmayı hatırlayın.
Kolay olan kopya yapmaktır. Ama güzel ve kalıcı olan daima özgün olandır.
Ve tüm dünyada başarılı bulunan da her zaman özgün olan olacaktır…
Kendinizin eşsiz olduğunu, kendinize has özelliklerinizi, benzersiz güzelliğinizi fark edin…
İşinize yansıtın… Her ne yapıyorsanız, yaptığınız iş “siz” olsun…
İpek Cihan Bilgin
Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder