29 Ocak 2016 Cuma

İLİŞKİLERLE İLGİLİ İŞARETLERİ GÖRMEK...




İlişkilerle ilgili işaretleri görmek






Bir ilişkiye başlarken kendimize zaman veriyor muyuz karşımızdaki kişiyi tanımak için? Yeterince tanıyıp mı başlatıyoruz ilişkimizi yoksa tamamen arzularımızın sesini dinleyip diğer tüm seslere ve de en önemlisi içimizden gelen Özün sesine kulaklarımızı kapatıyor muyuz?

Uygun olmayan bir deneyime paldır küldür girdiğimizde, - girersek eğer- kimin sonunda canı yanıyor? Kim acı çekip, hayalkırıklığına uğruyor, üzülüp inciniyor?

Aslında bizi bizden başka kim üzüp incitebilir, acıtabilir?

Doğru adımları attığımızda, uygun adımlarla ilerlediğimizde, doğru seçimleri yaptığımızda devamı da uygun şekilde gelişir ve bizi bekleyen acı, üzüntü yerine, mutluluktur.

Birisini beğendiğinizde, ya da birisinden böyle bir yaklaşım geldiğinde, yani ufukta bir ilişki olasılığı belirdiğinde kendinizi tamamen arzularınıza ve duygularınıza mı bırakıyorsunuz yoksa bu rüzgara kapılmadan, ilişkinin içine atılmadan önce gözlem ve tanıma zamanı veriyor musunuz kendinize?

Bir şirket sahibi olsanız ve milyon dolarlık bir yatırım için başka bir şirketle ortaklık kuracak olsanız o şirketi araştırmadan, tanıyıp incelemeden hemen sizi bağlayıcı anlaşmayı imzalar mıydınız? Eminim çoğumuz ‘hayır’ deriz bu soruya cevap olarak. Peki konu özel hayata ve yol arkadaşlığına geldiğinde bizim varlığımız daha mı az değerli sahip olduğumuz şirketten? Şirketin görebileceği hasardan daha mı az önemsiyoruz kişiliğimizin, bizim görecegimiz hasarı?

Bir ilişkiye girmeden önce o kişiyi tanımak için biraz zaman vermeliyiz kendimize…





Sevgi bizim varoluş halimiz, yani doğamız zaten sevgi. Oluşumuz, olma halimiz sevgi. Yeryüzünde varolan herşeye karşı da biz aynı olmalıyız. Duruşumuzu korumalı, sevgi halinde kalmalı, sevgimizin akmasına izin vermeliyiz.

Bir kalem, bardağın yanına da koysam, silginin yanına da, defterin yanına da, hep kalemdir. Silginin yanında silgiye, defterin yanında da deftere dönüşmez. Neyse odur.

İnsanın da özü, varoluş doğası, ruhu sevgidir. Biz bazen sevgi olduğumuzu unutup kalemken silgi gibi davranabiliyoruz. Sevgimizi kapatabiliyoruz, oysa her daim aynı duruşta durabilirsek, sevgi halinde, hayat zaten en güzel şekliyle akıp gider.

Sevmek, bir çiçeğe bakınca hissettiğimiz şeydir. Eylem değildir. Yansıması eylem şeklinde olabilir. Yani bir çiçeğe bakıp sevgi hissederim. Ama onu koklamak, ya da sulamak sevgiyle yapılan bir eylemdir. Eylem olmasa da sevgi sevgidir.

Yeryüzünde herkese karşı sevgi halinde olmak, bizim doğamıza, özümüze ait duruşumuzdur. Daha doğrusu, “olma halimizdir”. Yeryüzünde tüm insanlar karşısında ben sevgiyim, başka birine göre şekil değiştiremem, sadece belki bir katili gördüğümde gördüğüm, baktığım yer sevgisizse ben de sevgi olduğumu unutabilirim. Ama bu beni ben olmaktan değiştirmez. Özüm ruhum, ben hala sevgiyim, kendimi unutsam da.. Ki her an hatırlayabilirim. Belki sevgi dolu başka bir arkadaşım, ailem ya da bir minik kendi ya da güzel bir ağaç sayesinde… Asıl yapmam gereken, her yerde, her şeyin karşısında sevgi olduğumu bilmem, hatırlamam ve öyle kalmam.

Bir ilişki söz konusu olduğunda karşı tarafı sevmek demek aslında tüm insanlığa karşı olduğumuz durumdan farklı değildir. Ancak işin içine başka şeyler de katılır. Cinsel çekim, beğeni, arzu, tercihler… Çoğu zaman bunlar sevgiyle karıştırılır.

Birini sevmek ona karşı eylem haline geçmeyi gerektirmez. Biz tercih ettiğimiz kişilere karşı eyleme geçeriz aslında.

Yani 7 milyar insanı yemeğe davet etmem gerekmiyor, ya da boynuna sarılıp öpmem. Ama 7 milyar insanın karşısında ben sevgiyim, sevgim herkesi kapsıyor. Ve kimi tercih ediyorsam, özel hayat için yolumda kiminle birlikte olmak istiyorsam işte onlara karşı eyleme geçip ilişki kurabilirim. Bu da en doğal hakkımdır. Hakkımızdır.

Biriyle özel ilişki kurmak istiyorsak o zaman eyleme geçebiliriz, iletişim ve ilişki kurarız.

Bir iletişimi, ilişkiyi kurmadan önce, süreci, gelişimini ve sonuçlarını doğrudan etkileyecek olaylar zincirini başlatmadan önce ilk başlangıç noktasına dikkat etmeliyiz. İlk taş dominonun tüm taşlarını etkiler. Son taşa kadar. İlk çıkış noktası, hangi ilişkide olursa olsun, iş, arkadaşlık, sevgili ilişkisi, SEVGİ ve İYİ NİYET olmalıdır. Sevgi ve iyi niyet hayatta daima kazanır, mutluluk ve neşe getirir.

Bir ilişkiyi başlatmadan önce (sevgi ve iyi niyet hep olmalı) gözlem yapmalı, karşı tarafı, ilişki kuracağımız kişiyi gözlemlemeli ve tanımalıyız. Bu hem onun için hem kendimiz için güzel olur. Bir ilişki mutluysa iki kişi için de öyledir. Sorunluysa, yine her iki kişi için de öyledir. Öyleyse hem kendimiz, hem başkaları için mutlu bir ilişki başlatmak güzel olan. Ve bunun için de doğru adımları, doğru niyetle, sevgiyle atmalı.

Karşımızdaki kişiyi tanırken gözlerimize perde indirmeden, nötr bir şekilde bakar ve tanırsak, onu gerçeğiyle görebilir, doğruyu bilebiliriz. Kaygı, kuşku, endişe, güvensizlikle bakarsak zaten başta perde indirir ve olanı göremeyiz. Nasıl ki tüm insanlar aynı karakterde değilse, karşımızdaki kişi de elbet kendine has bir karakterdedir. Onu olduğu gibi görebilmek için önceki yaşadığımız deneyimlerin bizdeki olumsuz etkilerinden mutlaka sıyrılmalıyız. Herkes bu bakışı hakeder. Yani olduğu gibi görülmeyi. Başkasıyla karşılaştırılmamayı.

Nötr baktığımızda o kişiyle yanyana yürüyüp yürüyemeyeceğimizi görebiliriz. Aramızda uyum olup olamayacağı bellidir ve nötr bakarsak görebiliriz. Bazı öyle farklılıklar vardır ki, herşey çok uygun gibi görünse de o farklılıklar ilişkinin güzel gitme olasılığını yok eder.

Örneğin iki kişinin hayata yaklaşımı temelde farklıysa, diğer tüm özellikler benzeşse de uyum olasılığını yokeder. Hayatını iş ağırlıklı yönlendiren, önceliği iş hayatı olan birinin tüm diğer özellikleri, kültür seviyesi, yediği içtiği şeyler sizinkiyle benzeşse de, siz yaşama farklı dengelerle, sevgiyi, dostluğu, aileyi önde tutarak yaklaşıyorsanız, böyle bir birliktelik başlasa da uyumsuz devam edecektir ileride.

Evli biriyle bekar birinin ilişkiye başlaması ise uygun olmama hali için iyice uç bir örnek aslında ama bahsetmeden geçemeyeceğim.

Başlangıçta böyle bir durumdaki ilişkiye girmek zaten başkasına söz vermiş, bir yaşam kontratını kabul etmiş kişiyle böyle bir birlikteliği başlatmak, başka bir insana yalan söylemeyi içeren bir ilişkiyi başlatmak, nereden tutarsanız tutun, hem uygun değil evrensel olarak hem de ya sizin ya da başkalarının illa ki incinmesi, üzülmesi demek olacaktır. Ki bu baştan belli.

Kişi yaşam kontratını değiştirmiş, evliyken boşanmış, artık bekar ve sonra başka bekar biriyle ilişki yaşayabilir, bundan doğal ne var. Ama yine iş gibi bakarsak, iş ortağımız varken ona söylemeden başka partner bulmak gibi çok basit ve başka bir örnek verirsek hiçbir açıdan uygun olmadığı net anlaşılabilir.

Karşı tarafın ailesiyle ilişki şeklini, arkadaşları ve yakınlarına davranış biçimini de gözlemek önemlidir. Size iyi ve güzel davranıp başkalarına yalanlar söylediğini, dürüst davranmadığını, ya da sizin için uygun olmayan şekilde davrandığını gözlemliyorsanız bu onun yaşama yaklaşımıyla ilgilidir. Yarın o size da aynı davranabilir, bu portansiyel var demektir. Sonrasında şaşırmamak lazım.

Yediden yetmişe aslında herkes ilk başlangıçta ters giden şeyleri bilir ama bazen görmezden gelir ne yazık ki. Oysa baştan işaretleri görüp ilişkiye henüz emek koymadan, yolun başında dönmek çok daha uygun olan. Kimse incinmez, üzülmez…

Çalışmalarıma ikili ilişkilerle ilgili gelen ve ters giden, sorun yaşadıkları bir ilişki ile ilgili nerede hata yaptıklarını sorgulayan ve bu konudaki derslerini görmek, bilmek isteyen bazı arkadaşlarda gözlemlediğim, ilk başta aslında ters giden şeyleri bildikleri halde görmezden gelmeleri ve ilişkiye bunları bile bile başlamaları… Yani yanlış seçimi baştan yapmaları…

Kişi bir konuda nerede uygun olmayan bir şeyi yaptığını, o konudaki dersini farkederse, bu onun, o konuda daha sonraki zamanlarda doğru seçimleri yapmasını sağlayacaktır. Yaşamda bir konuyla ilgili bizi o konuda yanlışa, mutsuzluğa götüren yanlarımızı, ışık ve sevgi içermeyen adımlarımızı, seçimlerimizi farkettiğimizde bizler o alanlarda kendimizi geliştirebilir ve ileriye götürebiliriz. O alanları ve seçimlerimizi düzeltir, davranışlarımızı ve adımlarımızı sevgiyle atar ve kendimizi daima daha iyiye götürürüz. Böylece yaşamımızın ışığını yükseltir ve çok daha mutlu bir yaşama kavuşabiliriz.






İlişkilerle ilgili, yeni bir ilişkiye başlarken bir başka dikkat edilmesi gereken şey de iletişimdir. İletişime bakmak, bu konuda gözlem yapmak da ilişkinin devamı ile ilgili kişiye fikir verir.

Siz devamlı haberleşmeyi, her an teması, mesajlaşmayı, telefonla konuşmayı seven biri olabilirsiniz, o ise arada bir bunu yapan biriyse yine bu konuda uyum yok demektir arada. Ya da bir gün arayıp üç gün ortadan kayboluyorsa ve her seferinde farklı nedenler öne sürüyorsa iç sesinize kulak verin derim. Bakalım ne diyecek size.

Siz dengeliyseniz, ani iniş çıkışları olan dengesini henüz oturtmamış biri size uygun olmayacaktır. Uygun olmama haliyle ilgili sonsuz örnek verilebilir. Ama en önemlisi konunun temelini kavramak. Bir ilişkiye başlamadan önce, karşıdaki kişinin uygun olup olmadığını anlamak için zaman tanıyın kendinize. Herkesin bunun için zamanı değişebilir, bu zamanı da aslında içiniz, kalbiniz bilir...

Şekle takılmayın. Aynı kültür seviyesinde yetişmiş, benzer okullara gitmiş olabilirsiniz, kafanızda bir şekil koymuş olabilirsiniz ve o şekle uymus olabilir karşınızdaki kişi. Ama iyi niyet, sevgi, denge gibi öyle özellikler var ki her şeyden önemli. Bunlar eksikse temeli eksik demektir.

Siz sevgi, iyi niyetle yola çıkın, doğru seçimleri, içinizin sesiyle birlikte yapın, sizi bekleyen şey mutluluk olacaktır.

Ve bilin ki bir yerlerde sizin ona, onun size uygun olduğu biri var. Doğru zaman geldiğinde birbirinizi bulacak, el ele, yan yana, sevgiyle, neşeyle, keyifle yürüyeceksiniz.

Sevgiyle,

İpek Cihan Bilgin


Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin'in web sitesi: http://www.duygusalarinma.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder