“Ateş böceği der ki: Bir ışık ne kadar küçük olsa da yine bir aydınlıktır.
Ben de ormanı aydınlatmaya devam edeceğim.”
Samed Behrengi
Bundan birkaç yıl önce, mezun olduğum okulun dört-beş yılda
bir yapılan sınıf toplantısına katılmıştım. Bu toplantılar konaklamalı olarak
yapılıyordu genelde. O yılki toplantının tarihi bana uyuyordu ve ben de hem bir
iki günlük bir hafta sonu tatili yaparım hem de sınıf arkadaşlarımı tekrar
görür, onlarla vakit geçirip özlem gideririm diye düşünmüştüm.
Toplantımız Polonezköy’de orman içinde, doğa dostu, güzel
bir tesisteydi…
Otele gittiğimizde önce
odalarımıza yerleştik, biraz dinlendik ve yakın arkadaşlarımızla görüştük.
Sonra akşam oldu ve otelde konaklayan diğer sınıf arkadaşlarımızla bir araya
gelip hep birlikte yemek yiyeceğimiz, bahçe içindeki restorana gittik.
Güzel bir Sonbahar akşamıydı… Sonbahar’ın
henüz başları olduğu için hava ılıktı. Masadaki yerime yerleşmeden önce şöyle bir
bahçeyi gezeyim istedim. Çok büyük bir alandı bahçe, ağaçlıktı… Masaların
olduğu, güzel lambalarla aydınlatılmış alandan biraz daha ilerideki, daha loş
bölgesine doğru ilerledim bahçenin… Yemek masalarının olduğu alandan biraz daha
loş olmasına rağmen o kadar güzel, pırıl pırıl parlıyordu ki bahçe,
aydınlatmaya hayran kaldım… Kendi kendime “Hayret Yılbaşı ışıklarını
sökmemişler demek, hala şıkır şıkır her yer.” diye düşündüm. Çalılıkların
içinde, ağaçlarda bir sürü minik, pırıl pırıl lamba parlıyordu… Biraz daha
ilerleyince ise hayretler içinde kalıverdim. Benim yılbaşı ışıkları zannettiğim
tüm bahçeyi saran ışıklandırma aslında binlerce ateş böceğiydi… Hayatımda ilk
defa bu kadar çok ateş böceğini bir arada görüyordum… Muazzam bir görüntüydü…
Tarif edemem güzelliğini… Tüm bahçeyi muhteşem bir şekilde pırıl pırıl
aydınlatıyorlardı… O geceyi ve ateş
böceklerinin pırıltılarıyla aydınlanan bahçenin güzelliğini unutamam…
Bugün Samed Behrengi’nin bu sözünü okuyunca aklıma yine o gece ve bahçedeki binlerce ateş böceği geldi…
Samed Behrengi çok sevdiğim Azeri asıllı İranlı
bir yazar… Çocukken onun “Küçük Kara Balık” “Bir Şeftali Bin Şeftali” “Püsküllü
Deve” gibi kitaplarını okumuş, çok sevmiştim. Biraz hüzünlü kitaplardı diye
hatırlıyorum ama insanın yüreğine dokunduğu kesin… Benim çocuk yüreğime de
dokunmuşlardı işte…
Ne güzel demiş Behrengi… Evet ateş
böceği küçücük ama mucizevi bir varlık ve olduğu yeri aydınlatıyor en güzel
pırıltısıyla… Ve bir araya geldiklerinde de ateş böcekleri bir ormanı aydınlatabiliyorlar,
Behrengi’nin de dediği gibi…
Biz insanlar da işte böyleyiz
aslında. Hepimiz yüreğimizde ışığa sahibiz. O ışık, asıl varlığımız, özümüz
bizim ve biz nefes aldığımızda, öylece var olduğumuzda o ışık bizden yayılıyor…
Çevremize, diğer insanlara, tüm varlıklara…
Biz umut dolu olduğumuzda,
neşemizi koruduğumuzda, başkalarına ışık saçıyoruz. Onlara umut ve neşe
yayıyoruz. Mutlu olduğumuzda başkalarına mutluluk veriyoruz. İyilik
yaptığımızda başka canlara dokunuyor, destek oluyoruz. Hayatlarına katkımız
oluyor…
Bir can, bir tek ışık, yüzlerce,
binlerce insana ışık yayabiliyor, hayatına dokunabiliyor isterse…
Sadece çevresine bile dokunsa o
bile yeter değil mi, herkes birbirine ışığıyla destek olsa, hayatına katkı sağlasa,
birinin yüzünü güldürse, bu bile dünyayı aydınlatmak demek…
Düşünün bir arkadaşınızın canı sıkılmış, telefon ediyor size, ona moral veriyorsunuz, sözlerinizle destek oluyorsunuz. Telefonu kapadığında morali düzeliyor, hayata daha ümitle bakabiliyor. Ya da askıda fatura ödüyorsunuz belediye vasıtasıyla… Bir çocuk okutuyorsunuz gizlice, güvendiğiniz bir vakıf aracılığıyla… İş yerinde bir arkadaşınızın bir sorununa yardım ediyorsunuz karşılık beklemeden… Kapı önüne sokak kedileri, köpekleri için mama, su koyuyorsunuz…
Herhangi bir yere girdiğinizde,
sabah ofise, bir markete, ya da alışveriş yaptığınız dükkana, siz neşeli
olduğunuzda, oraya da yayıyorsunuz neşenizi… Onların da modu yükselebiliyor
birden… İyi ruh hali, neşe, mutluluk başkalarının hayatına da aydınlık katıyor…
Ferahlık, iyilik hissi veriyor… Dalga dalga yayılıyor geçtiğiniz her yere,
girdiğiniz her yere… Dokunduğunuz her cana…
Bir ateş böceğinin çevresini aydınlatması, binlercesinin birleşip ormanı aydınlatması gibi, bizler de aslında ışığımızı yüksek tuttuğumuzda, kendi moralimizi, neşemizi ve huzurumuzu koruduğumuzda, çevremize, başkalarına, dünyaya ışık yayıyoruz… Aydınlatıyoruz.
Koca bir dünyada küçük birer insan
değiliz hiçbirimiz aslında. Büyük birer ışık kaynağıyız hepimiz.
Tek yapmamız gereken bunu
hatırlamak. Bilincinde olmak. Ve o ışığı yüksek tutup, dünyaya ve tüm canlara
yaymak…
Biz bunu yaptığımızda hayat çok
daha güzel, mutlu olur, anlamlı olur, hepimiz için…
Ve de dünya daha iyi bir yer olur…
Sevgiyle,
İpek Cihan Bilgin
İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:
Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder