İKSV (İstanbul Kültür ve Sanat Vaktı) tarafından organize edilen 49. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ dün akşamki açılış konseriyle başladı…
Bu yılki doğayla ilgili özel teması nedeniyle ve kültürün, sanatın ve müziğin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu düşündüğüm için, özellikle bu festival ve açılış konseriyle ilgili düşüncelerimi yazmak istedim ben de…
İki yıldır pandemi nedeniyle bir konsere gidememiştim ama konserler tekrar başlayınca, İKSV’nin pandemi önlemlerine ciddi şekilde uyacağına inandığımdan Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’ndaki konsere rahat rahat gittim.
Gerçekten de güvenimi boşa çıkarmadılar. Pandemi yönetmeliği gereği doluluk oranı 50% tutulmuş ve koltuklar bir dolu bir boş olacak şekilde organize edilmişti. Dolayısıyla hem önünüz, hem yanınız, hem arkanız boş kalıyor, dama oyunundaki taşlar gibi… İnsanlarla aranızda doğal olarak rahat bir mesafe kalmış oluyor…
Ayrıca konser sırasında maskeleri de, anonslarla bildirildiği üzere, hiç çıkarmadık…
Konserden önce Toprak Sergen sahneye (doğayı temsilen elinde bir saksı çiçekle) çıkarak festival açılışını yaptı, festival programını anlattı ve açılış konuşmasını yapmak üzere İKSV vakfı başkanı Bülent Eczacıbaşı’nı sahneye davet etti…
“BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN” temalı festivalin açılış konuşması da doğayla ilgili teması kadar güzeldi bence… Şu sözlerle tamamladı Eczacıbaşı konuşmasını:
“Dünyamızın
yaralarını hep birlikte saracağımıza, yaşamı kültür, sanat ve müzik
aracılığıyla iyileştireceğimize, geleceğe yaratıcılığın aydınlığı ve
heyecanıyla yön vereceğimize gönülden inanıyor, hepinize umudunuzun
güçleneceği, doyurucu bir festival diliyorum,”
Sonrasında festivale destek veren T.C. Kültür Bakanlığı, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Kültür A.Ş gibi kurum ve kuruluşlara teşekkür plaketleri verildi.
Açılış gecesinde ayrıca bir de ödül kısmı vardı… Bu yılki onur ödülü doğu ve batı medeniyetleri arasında elçi görevi gören uluslararası besteci ve keman virtüözümüz Prof. Cihat Aşkın’a verildi… Genç sanatçı teşvik ödülünü de keman sanatçısı Alican Süner aldı… Yaşam boyu onur ödülü ise bu yıl Letonya’lı besteci Peteris Vasks’a verildi.
Açılış gecesi, şef Aziz Shokhakimov ‘un yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası ve günümüzün ünlü piyanistlerinden Anna Vinnitskaya’nın konseriyle devam etti…
Konserde Dimitri Şostakoviç’in Piyano Konçertosu no.1, Do minör, op.35 ve Caz Orkestrası için Süit no.2 eserleri ile Sergey Prokofiev’in Piyano Konçertosu no.1, Re bemol Majör, op.10 başlıklı eserleri seslendirildi.
Ayrıca Andre Rieu sayesinde popüler olan, benim de pek çok kişi gibi sevdiğim, Şostakoviç’in 2.valsi’ni de seslendirdiler konserde. Çok neşeli, canlıdır 2.Vals, insana gerçekten dans etme isteği verir…
Gecenin sonunda genel olarak baktığımda, tüm organizasyonu ve konseri çok güzel organize edilmiş buldum…
Bende gerçekten güzel izlenim bıraktılar… Festlival 16 Eylül’e kadar devam edecek aklınızda olsun… Çok güzel, farklı konserler var programlarında…
Konserin dağılma kısmında izdiham olur mu diye düşünmüyor değildim, ama o kısım da güzel ayarlandı ve insanlar mesafeler bırakarak ayrıldılar salondan genel olarak…
Bu yıl, ülkemizde 1500 müzisyenin intihar ettiğini söylemişti bir arkadaşım pandemide işsiz kaldıkları için…
Çok üzücü gerçekten…
Şimdi normalleşme dönemine geçtik, konserler tiyatrolar başladı… Açık havada hepsi de bildiğim kadarıyla…
Bence kendimizi riske atmadan, önlemlerin iyi alındığını düşündüğümüz yerlere, kültür ve sanat etkinliklerine gidebiliriz artık… Gidelim de…
Pandeminin yaralarını el birliği ile saralım…
Ayrıca Bülent Eczacıbaşı’nın dediği gibi, doğa ve dünyaya verdiğimiz hasarların da yaralarını artık sarma ve yapılanları düzeltme zamanı…
Tüm bunları el birliği ile yapacağız… Elele vererek… Çalışarak, çabalayarak, birbirimize destek olarak…
Birbirimizin hayatlarına sevgiyle dokunarak…
Bu dünyayı düzeltmemiz, Başka Bir Dünya oluşturmamız Mümkün…
Bir yerlerden başlayalım…
Ve bu arada da müzikle ruhumuzu doyurmayı, yükseltmeyi unutmayalım…
Haydi müzik festivali zamanı…
Bir de küçük not: Açılış gecesine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte geldi… Onlarla ilgili de gözlemlerim, salona çok sade bir şekilde geldiler, koruma ordusu falan yoktu, salonu ve izleyicileri rahatsız eden ortamı değiştiren hiçbir şey olmadı. İBB adına teşekkür plaketini almak üzere İmamoğlu sahneye davet edildiğinde salonda büyük bir alkış koptu, sahneye tüm çıkanlar arasında en coşkulu alkışlanan o oldu… Ne kadar çok seviliyor diye düşündüm bu alkış karşısında…
Ayrıca, İmamoğlu
tüm konseri pür dikkat izledi… Hem de öylesine izlemediğini, severek
dinlediğini gözlemledim ben. Çünkü Şostakoviç’in 2. Valsi sırasında hem
ayağıyla nazikçe tempo tutarak, hem de başıyla hafifçe sallanarak müziğe eşlik
etti. Eşi Dilek İmamoğlu da keza onun gibi başıyla eşlik etti müziğe…
Biz siyasette
böyle samimi insanlara ne kadar hasret kalmışız… Onun konsere eşlik edişini ben
çok samimi ve sıcak buldum… Kültüre, sanata değer veren, halkın içinde, halktan
biri olarak yer alan, samimi bir şekilde duygularını gösteren, iyi niyetli
siyasetçilerin hep olması ve daha da artması dileğim…
Sevgiyle,
İpek Cihan
Bilgin
İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:
http://www.duygusalarinma.com
http://icbakademi.com/
Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder