Hepimiz yeryüzünde birbirimize bağlı yaşıyoruz. Bir küçük
dünya bir kocaman insanlık… Bir bütünün parçalarıyız hepimiz. Ve her birimiz,
birbirimizin hayatlarında bir yapbozun parçaları gibi yer alıp hayatlarımızı
tamamlıyoruz.
İnsan sosyal bir varlık. Doğal yapısı yalnız değil, birlikte
yaşamaya yönelik.
Biz birilerinin hayatlarına katkıda bulunuyoruz, birileri
bizim hayatımıza… Başkalarını destekliyoruz, hayatlarını kolaylaştırıyoruz ve
onların yaşamlarındaki yerleri tamamlıyoruz. Başkaları da bizim. Seviyor ve
seviliyoruz. Birlikteliklerle zengin hayatlarımız.
Peki bu birliktelikler içinde, başkalarının hayatlarının
içindeki rollerimizde, onların hayatına kattıklarımız için yeterince takdir
görüyor muyuz? Değerimiz başkaları tarafından biliniyor mu? Biliniyorsa da bu
bize iletiliyor mu?
Sevgi dolu bir bağ ve sevgi dolu olumlu bir iletişim tüm bu
birlikteliklerin sağlıklı ve mutlu olmasının ana anahtarı.
Yaşamdaki tüm birlikteliklerimizde arada sevgi olursa ve
iletişimlerimiz buna paralel olarak sevgi dolu olumlu iletişimler olursa,
ilişkiler sağlıklı, mutlu ve güzel oluyor.
İster aile içi ilişkiler olsun, ister iş ilişkisi, ya da
arkadaşlık, dostluk… Hatta sadece karşılaştığımız ve alışveriş yaptığımız
insanlar… Çevremizdeki iletişim içinde olduğumuz kim olursa olsun… Tüm ilişkiler
iyi, olumlu bir iletişimle ve sevgiyle güzel bir şekilde oluşur ve yürür…
Bu sevgi dolu, olumlu iletişimlerin içinde, ilişkilerde en
önemli faktörlerden biri de işte o nedenle takdir. Yani o kişinin hayatındaki rolünün, yerinin
değerinin bilinmesi ve bunu karşı tarafa göstermek, iletmek…
Yıllar evvel, eğitimlerim ve seminerlerim için
kitapçıklarımı yaptırdığım bir yer vardı. Hemen hemen hep aynı yere gidip yaptırıyordum
onları. Burası ozalit ve baskı işlerini yapan bir kurumdu. Birkaç çalışanı vardı. Bir gün onlardan hiç
denk gelmediğim biri kitapçıklarımı yaptı. Ben karşısında durup beklerken onun
kitapçıkları hazırlayışını izledim.
Önce fotokopileri düzgün bir şekilde çekiyor, onları birleştirip
özenle yerleştiriyordu. Sonra telle hazırlayıp kitapçık haline getiriyordu. Ancak
yapış şekli o kadar itinalı ve özenliydi ki hayret etmekten kendimi alamadım. Daha
önce pek çok kez başkalarını bunu yaparken izlemiştim. Diyebilirsiniz ki ne var
bunda alt tarafı fotokopi. Ama öyle değil işte. Mesela bazen kapakların
renkleri birbirini tutmazdı. Yapan
kişiye rica eder, aynı seminer için dağıtılacak renkli kapakların farklı değil
aynı olması gerektiğini hatırlatırdım. Ya da sayfalarda yazı dışında bir iz
olmaması gerekirdi. Fotokopi makinası bazen hatalı şekilde gölgeli yapabiliyor
sayfaları. Bunun gibi pek çok detay var işin içinde.
Bu genç kişi ise bunların her birine kendi kendine özen
gösteriyor, titiz bir şekilde çalışıyordu. Ayrıca zımbaladığı sayfalar olan bir
kağıt grubum vardı. Zımba için kağıtları öyle bir hizaladı ki tam tamına
kusursuzdu.
Ben işte tüm bu işlemleri onun işine olan saygısını ve özenini
izleyerek takip ettim. Ve işlem bitince ona dönüp dedim ki.” Sen işini o kadar
özenle ve güzel yapıyorsun ki… Gerçekten çok teşekkür ederim. Bugüne kadar bu
işi yapan en iyi çalışan olduğunu düşünüyorum.” Bunu duyan genç arkadaşın
yüzünün aydınlandığını hala hatırlıyorum. Gülümseyip teşekkür etti bana.
Yapılan hiçbir işin basitliği ya da zorluğu değerini belirlemez.
Her yapılan, emek verilen iş değerlidir. Yapan kişi de. İşte hele işine saygısı
olan, özen gösterip emek veren herkes ayrıca kattığı değer nedeniyle çok daha
değerlidir.
Ben her seminerde, o fotokopiyi çeken ve kitapçıkları
hazırlayan kişileri de hatırlayarak içimden onlara teşekkür ederim. Çünkü onlar
olmasa o kitapçıkları ben katılımcılara ulaştıramam.
Markette çalışan biri olmasa market bana alışverişlerimi gönderemez.
Pastane olmasa seminerde misafirlerime moladaki yiyecekleri sunamam.
(Çalıştığım ve vaktim olmayacağı için büyük ihtimalle) Hayatımızın her alanında
var olan ve hayatımıza katkıda bulunan insanları sayıp örneklendirebiliriz bunun
gibi…
İş yerinde çalışanları olmasa, o iş sahibi, isterse holding
olsun, kendi başına o işleri yapamaz.
Yani hayatta her şeyi tek başımıza yapamayız. Bu mümkün
değil. Birbirimizin varlığına her zaman ihtiyacımız var. Bir bütünün
parçalarıyız başta da dediğim gibi. Her
biri ayrı bir şekilde lazım olan parçalar. Bütünü oluşturan özel, kendine özgü
ve değerli bireyler…
Yine yıllar evvel, bir meyveli soda firmasına mail atıp,
onların sodasının içtiğim en güzel meyveli soda olduğunu yazmıştım. Sadece
şikayet etmek değil, teşekkür de etmek lazım bence firmalara.
Beni birkaç gün sonra firmanın pazarlama müdürü aramıştı.
Şaşırmıştım, beklemiyordum böyle bir şey. Ben de onları şaşırtmışım anlaşılan :
) Telefon edip teşekkür etti mailim için ve bana sodanın kaynağının
doğallığını, tek tek nasıl özenle üretildiğini anlattı telefonda. Çok memnun
olmuşlar teşekkür ettiğim için.
Hayatın içinde yaşamımda bunun gibi daha pek çok örnek var.
Çöp kamyonuna denk gelirsem mesela, çöp toplayan arkadaşlara
mutlaka “Kolay gelsin.” derim.
Ya da hayatıma katkıda bulunan sağlığıma kavuşmaya ya da
sağlıklı kalmama yardım eden doktorlarıma mutlaka defalarca teşekkür ederim.
Hatta hastaneye başhekimliğe mail gönderdiğim olur teşekkürü yazılı yapmak için…
Ailemdeki bireylere ve dostlarıma da hayatımdaki yerleri
için ne kadar şükran dolu olduğumu elimden geldiğince gösterdiğimi ya da
söylediğimi düşünüyorum. Hayat bunları söyledikçe, sevgiyi paylaştıkça daha da
güzel çünkü… Birbirimizi sevgiyle sarıp sarmalıyoruz bu şekilde…
Hayatınızda olan herhangi birine yaptığı güzel bir şey için
teşekkür ettiğinizde, onun varlığının değerini bilip ona bunu
hissettirdiğinizde ya da söylediğinizde, takdirinizi paylaştığınızda, o kişinin
hayatına o an adeta güneşi doğdurursunuz. Işık sizin kalbinizden ona ve hayatına
yayılır. Böyle bir şeyi duymak eminim herkesi ama herkesi mutlu eder. Yaşadığı
an ve hayat onun için eminim daha anlam kazanır.
Bizler zaten yaratılış itibariyle çok değerliyiz. Tanrısal
varlıklarız her birimiz. Tanrı’nın parçalarıyız. Değerimiz sonsuz. Ancak birlikte
bu dünyada yaşadığımız için, başkalarının bize değerli olduğumuzu
hissettirmesi, sevgiyi paylaşmak demek olduğu için, ihtiyacımız olmasa da çok
anlamlı ve güzeldir.
Şimdi sizler bu yazımı okuyorsanız, kendi yaşamınıza bir göz
atın lütfen derim. Yeterince takdir görüyor musunuz hayatınızda olan ve yaşamına
sevgiyle katkıda bulunduğunuz insanlardan? İş yerinde yardım ettiğiniz bir
arkadaşınızdan, ya da yöneticinizden, patronunuzdan? Ya da ailenizin bireylerinden,
eşinizden hayatında olduğunuz ve sevgiyle hep yanında olduğunuz için? Ya da sorunlarını
dinlediğiniz, her zaman yardıma hazır bir omuz olduğunuz arkadaşınızdan? El ele
yan yana yürüdüğünüz insanlardan?
Peki siz hayatınızdaki insanların sizin hayatınıza olan
katkısını takdir ediyor, değerlerini biliyor ve onlara bunu gösteriyor musunuz?
Şimdi size şunu hatırlatmak isterim: Yaşam, siz ona ne
verirseniz, size onu geri verir. İyilik misliyle insana geri döner. Takdir ve
teşekkür de…
Siz insanlara değer verip, onlara takdirinizi
gösterdiğinizde, hayatlarınızda oldukları için teşekkür ettiğinizde, sevgi
yaydığınızda bu, evrenden de size başka başka insanlardan geri döner. Takdir ve
değer görürsünüz.
Bu yazıyla amacım, bugün sizlerle birlikte bir farkındalık
yaratmak.
Birlikte olduğumuz insanların hayatımızdaki katkılarını şöyle
bir düşünelim… Emeklerini görelim. Varlıklarının değerini fark edelim.
Biz kendimiz başkalarının hayatına neler katıyoruz fark
edelim.
Hatta bunun için kendimizi takdir edelim. Bu kendini
beğenmişlik değil. Özfarkındalık. Bazen insanlar kendi değerlerini de fark edemeyebiliyorlar.
Başkalarının hayatlarına neler katıyorlar fark edemeyebiliyorlar. İşte bunu
fark etmek, insanın kendi kendini de anlamasına ve yine daha mutlu olmasına
yardım eder.
Yıllar evvel bir mail almıştım. Kanserken iyileşmiş bir
hanım bana mail göndermiş. Şöyle yazmış: “Ben sizin kitabınız sayesinde kanseri
yendim. Siz kitabınızda, ‘Gerçekten iyileşmeyi ister ve inanırsanız, doğru tedavi,
doğru doktor, doğru yöntemi de bulursunuz ve mutlaka iyileşirsiniz. Yeter ki
isteyin ve inanın.’ yazmışsınız. İşte ben de bu sayede, sizin dediklerinizi
uygulayarak doğru doktor doğru tedaviyle iyileştim. (Oysa Işık Hep Vardır, Şifa
bölümü) http://www.duygusalarinma.com/tr/kitap
Maili gözyaşları içinde okudum. Bir yazar için, üstelik
insanlara faydası olsun diye yazılmış bir kitap yazarı için, bundan büyük
mutluluk olur mu? Dedim ki kendi kendime: “İpek, bu kitaptan bir kişi bile
yararlanmışsa, işte yazma sebebin yerini bulmuş oldu.” Eminim daha pek çok yararlanan
olmuştur kitaptan, başka mailler, telefonlar da aldım kitapla ilgili, diğer
kitaplarımla ilgili de… Ama bu mail unutamadıklarımdandır…
İnsanların mutluluğuna, yaşamına katkıda bulunsun diye
yazdığım blog yazıları ya da çekilen videolarla ilgili de gelen geri
bildirimler benim için o emeğin mutlu geri dönüşü olur hep.
İlk kitabımı 5 yılda yazmıştım. Yapılan araştırma, yıllar
süren eğitimler ve ön çalışmaları saymıyorum bile. Her kitap 6 ay-1 yıl arası
sürer en az bir yazar için. Birkaç
saatte okunan bir kitabın arkasında büyük emek vardır.
Sizlerin 6 dakika olarak seyrettiğiniz bir video için 6 gün
çalışılır emek verilir. Ön hazırlıkları, çekimi, montajı, yayınlanması…
2 saat olarak seyrettiğimiz bir dizi için haftalarca
çalışılır. Senaryo yazılır, sahneler, set işçileri, tonlarca insan çalışır.
Çekimler günlerce sürer.
Bir doktorun bir hastalığa doğru teşhisi koyabilmesinin
ardında yıllarca okunan okullar ve büyük emek vardır.
Eminim bu herkes için böyledir. Yapılan her iş için de…
Hangi dalda olursa olsun.
Her işin arkasında emek vardır.
Her dostun yüreğinde sevgi, bize kendi hayatından ayırdığı
zaman…
Ailemizle, dostlarımızla, çevremizde hayatımızda olan
herkesle…
Birbirimizin hayatına emeğimizi katarız, zamanımızı,
yüreğimizi, sevgimizi…
İşte bunu yaparken de, diyorum ki, birbirimizin varlığının
yerini, değerini görelim. Fark edelim. Kanıksamayalım. Herkes hayatımızda ayrı
bir lütuf.
Görelim. Ve birbirimize de bunu gösterelim. Sevgimizle,
dilimizle, yüreğimizle…
Sevgiyle,
İpek Cihan Bilgin
İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:
http://www.duygusalarinma.com
http://icbakademi.com/
Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır
(c) copyright İpek Cihan Bilgin