Son 6 günümü ailemle ve ailemin en miniği 3 yaşındaki prensesimle tatil yaparak geçirdim. O yaşta bir çocukla çok fazla zaman geçirince insan, tekrar yaşamdaki saf sevgiyi, masumiyeti, hiç çıkarsız iyiliği, kalbin en pırıl pırıl halini, berrak bir neşeyi, tüm kalbiyle kahkaha atmayı, en derinden çıkan yaratıcılığı, hayattaki her şeye bir mucize gözüyle bakmayı ve aslında her şeyin, tüm hayatın bir oyundan ibaret, herkesin de birer oyuncu olduğunu hatırlıyor...
Bizler hayatta büyüdükçe unutuyoruz... Yaşamdaki diğer şeyler, dualite, üzüntüler, hayal kırıklıkları, öfkeler, endişeler unutturuyor bize... O masumiyetimiz, saflığımız, pırıl pırıl kalbimiz tozlanmaya başlıyor...
Ama işte eğer bunu bir kez hatırlarsak, birbirmize hatırlatırsak, hatırlayınca, hep hatırlamaya niyet edersek, bir kez bir şey bizi uyandırır ve UYANIRSAK GERÇEĞE... O zaman tekrar yakalayabiliriz o sevgiyi, saflığı, neşeyi, parlaklığı...Ve korursak kalbimizde... Her şeye rağmen...
Hayat da bize cevap verir... Sevgiyle, neşeyle, aydınlıkla, mutlulukla, kahkahayla...
Değişir her şey... Yeniden başlarız...
Dolu dolu sevmeye... Neşenin kollarında kanat çırpmaya... Bambaşka bir boyutta mutlulukla dans etmeye... Gerçekten ama işte gerçekten yaşamaya...
Sevgiyle,
İpek Cihan Bilgin
(Foto: Ailemizin en minik prensesi Lindoş’um )