16 Temmuz 2020 Perşembe

İnsan hayatının aşkını her yaşta bulabilir mi?




İnsan hayatının aşkını her yaşta bulabilir mi? İleri bir yaşa geldiğinde kişi, o güne dek farklı ilişkiler ve ayrılıklar yaşamışsa, evlenip ayrıldıysa mesela, ya da hiç evlenmediyse ve hala bekarsa, hala hayatının aşkını bulma, yaşamında mutlu bir ilişki yaşama olasılığı var mı? 

Geçenlerde Barbara Streisand, ikinci eşi olan aktör James Brolin ile evliliğinin 24. yılını kutladığını instagram hesabından duyurdu… Barbara Streisand, dünyanın en güzel seslerinden biri olduğunu düşündüğüm on parmağında on marifet değerli bir sanatçı… Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım onun şarkılarıyla, pırıl pırıl sesiyle geçti… “The way we were”, “Woman In Love, “Somewhere” gibi unutulmaz şarkılara, "A Star Is Born / Bir yıldız doğuyor", "Prince of Tides / Dalgaların Prensi" gibi ünlü filmlere imza atmış bir şarkıcı ve film yıldızı Streisand. Emmy, Grammy ve Oscar gibi bir çok ödüle sahip… 78 yaşında olduğu halde hala üretken, sanat üretmeye devam ediyor…




Barbara Streisand’ın evliliğinin 24.yılını kutladığını okuduğum zaman, yaşını bildiğim için, gayri ihtiyari kaç yaşında evlendiğini düşündüm… 54 yaşında ikinci evliliğini yapmış Streisand ve çok mutlu… Haberi okurken aklıma, ilişkilerle ilgili yaşının ilerlediğini düşünüp bunu sorun eden danışanlarım geldi… 

Barbara Streisand’ın evliliği sanırım bunu sorun eden ve yaş 30’lardan 40’lara, 50’lere, 60’lara gelince sanki aşk yaşanamazmış, yeni güzel bir ilişki kurulamazmış gibi düşünenlere verilebilecek güzel cevaplardan biri…

Ne evliliğin, ne yeni bir ilişkiye başlamanın yaş sınırı olabilir. Her yaşın ayrı bir güzelliği, ayrı bir tadı var hayatta… Buna bağlı ilişkilerin de elbette…

Barbara Streisand belli ki geçmiş ilişkilerinden güzel tecrübeler edinmiş ilişkilerle ilgili ve doğru seçimi yaparak ikinci evliliğini 24. yılına taşımış… Belli ki mutlu da, yoksa o kadar uzun sürmez devam etmezdi eminim evliliği…

İnsan her yaşta hayata yeniden başlayabilir, her konu için temiz, güzel, yeni bir sayfa açabilir… Bu aşk için de geçerli… Yeter ki kişi kendi içinde engeller koymasın yeni bir ilişkiyi yaşamasını engelleyen…

“Olur mu ki?”, “Nasıl olur ki?”, “Ya beğenilmezsem?” gibi kuşku ya da endişeler mesela… Kişinin yaşamında yeni bir ilişki oluşması için önünde kendi yarattığı engellerden bazılarıdır.

Çekim Gücü yasasıyla bizler yaşamımızı kendimiz oluştururuz. Kendi düşüncelerimiz ve inanç kalıplarımızla, seçimlerimizle yaşamımızı şekillendiririz. Bu her konuda evrensel olarak böyle işler… Aşk için de… 

Yani kişi yaşamında pırıl pırıl bir ilişki istiyorsa, kendi içinde öncelikle ilişkilerle ilgili pırıl pırıl olmalıdır. Öncelikle kendini sevmeli, beğenmelidir.

Yaş, tip, fiziki özellikler, statü gibi durumlarla ilgili olumsuz engeller koymamalıdır. (“Benim yaşım ilerliyor, beni beğenmezler”, “Ben çok güzel değilim, beni kim beğenir ki” gibi olumsuz birçok inanç kalıbı…) Ya da karşı cinsle ilgili olumsuz yargıları olmamalıdır. (“Erkekler aldatır”, “Kadınlara güvenilmez” gibi olumsuz yargılar, ki bunlara binlerce örnek bulunabilir.)

Çalışmalarıma gelen çok kilolu, 30’lu yaşlarda kumral bir kadın danışanım hayatta hiç yalnız kalmadığını söylemişti bana… “Erkekler kilolu kadın beğeniyorlar. ”demişti… Halbuki bir çok kadından bunun tersini duymuşumdur. Ondaki özgüveni çok takdir etmiştim. O bu inancıyla gerçekten de her zaman eminim beğenilecektir ve yalnız kalmayacak, ilişkisi olacaktır.

Kişi eğer kendi içinde olumsuz düşünceler inançlar barındırmaz ve olumlu bakış açısı içinde olursa, o zaman hayat her zaman onun bu olumlu bakış açısını yansıtır ve ona o şekilde cevap verir. Çekim Gücü Yasası çalışır ve kişi kendi inançlarının, enerjisinin çekimi ile sonuçlarını görür yaşamında…


Geçen yıl 51 yaşındaki bir arkadaşım evlendi. İlk kez evleniyordu, nikahına gittik… Bembeyaz çiçekler içinde çok mutluydu… Hepimiz paylaştık onun bu mutluluğunu… Eşiyle iş vasıtasıyla tanışmış… Eşi onun çalıştığı şirkete bir görüşme için gelmiş, “Kapıdan girdiğinde arada öyle kuvvetli bir çekim oldu ki, o an adeta biliyordum onunla evleneceğimi” demişti bana… Aşk aslında iki ruhun birbirini bulması, buluşması… Onlar da iş vasıtasıyla birbirini bulmuşlar işte…

Uygun olan doğru kişiyi bulduğunuzda tüm hücrelerinizle hissedersiniz bunu… Gözlerinden tanırsınız onu… 

Tanıdığım bir erkek üçüncü evliliğini 50’li yaşlarda yaptı, hayatının aşkını bulduğunu söyledi, eşinin de ikinci evliliğiymiş, 15 yıldır mutlu bir evlilik sürdürüyorlar… 

Eminim sizlerin de hayatlarınızda bu tür birçok örnek vardır… 

Ben de çevremden bildiklerimden ve duyduklarımdan daha birçok örnek verebilirim.

En sevdiğim örneklerden biri de, bir arkadaşımın halasıyla ilgili…

Arkadaşımın 80 yaşındaki halası huzurevinde yaşarken ona aynı huzurevinde yaşayan emekli bir kişiden evlilik teklifi gelmiş... Ne tatlı… 

İşte tüm yazıda bahsettiğim gibi…  

Ne evliliğin, ne yeni bir ilişkiye başlamanın, güzel mutlu bir aşk bulmanın yaşı yok…

Yeter ki kişi inansın…

Ve yürekten istesin…


Sevgiyle,


İpek Cihan Bilgin



İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:


http://www.duygusalarinma.com

http://icbakademi.com/




Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır 

(c) copyright İpek Cihan Bilgin

4 Temmuz 2020 Cumartesi

Kendinize sessiz sakin zamanlar ayırıyor musunuz?

Gün içinde kendinize, sadece kendinizle başbaşa kaldığınız, sessiz zamanlar ayırıyor musunuz? Günlük hayatın koşturmacası içinde, insanın kendi başına kaldığı, sessiz, sakin ve huzurlu geçirdiği zamanlar hem beden, hem de ruh sağlığı için çok elzem, çok değerli... O anlarda, sessizliğin, sükunetin içinde zihninizi boşaltabiliyorsunuz. Hem bedeninizi, hem ruhunuzu dinlendirmiş oluyorsunuz. O anların dinginliği ve huzuruyla rahatladığınızda beden sağlığınızı da arttırıyorsunuz... Sessiz sakin kalmak bazen insana sıkıcı gelebiliyor... Ama bir kere denemeye ve o iç huzuruna kavuşmaya başladığınızda, dinginliğin keyfini hatırladığınızda ve yaşadığınızda yapmaya devam etmek istiyorsunuz. O nedenle bazılarınıza sıkıcı bile görünse deneyin derim. Meditasyonun temelinde de yatan,  o sessiz sakin kalma ve rahatlama halini sadece meditasyonla değil yaşamın içinde de yakalayabiliriz. Gökyüzünü ya da denizi öylece seyretmek, ağaçları, kuşları, çiçekleri izlemek... Ya da koltukta oturup gözlerini kapatıp öylece sakin sessiz birkaç dakika bile olsa kalmak, rahatlamak... Hem o zamanlarda belki çok farklı ilhamlar da gelir içinizden... Belki çok değişik farkındalıklar yaşarsınız... Bugün ben size bunu hatırlatmış olayım... Kendinize sessiz, sakin, dingin kalmak için vakit ayırın... İç huzurunuzu açmak kendinize yaymak için vakit ayırın... Derin güzel bir nefes alın ve yaşamı içinize çekin... Bakın göreceksiniz ne kadar iyi gelecek... Sevgiyle, İpek Cihan Bilgin
İpek Cihan Bilgin’in web sitesi:

http://www.duygusalarinma.com
http://icbakademi.com/

Blogtaki tüm yazıların yayın hakları saklıdır


(c) copyright İpek Cihan Bilgin